Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bakış Acısı
Hanife Mert Hanım'ın 4 bölüm 400 sayfadan oluşan #BakışAcısı eserini
Dilek Fırıncı
Dilek Fırıncı
Özdemir moderatörlüğünde #okudum. Bu eseri okumadan önce #DüşBatımı eserini okumanızı tavsiye ederim. Her ne kadar ayrı eserler olarak algılansa bile birbirinin devamı olduğunu belirtmek isterim. ️️️️️️️️️️️️️️️️ Eser zamanlar arasında geçişlerle 1984 yılları ve
Geçmiş geçmişte kalacak. Can dostum, kesinlikle haklsın. Eğer köhnemiş insanoğlu neden böyle olduklarını bir tek Tanrı bilir- ısrarla geçmiş acılarını hatırlamayacak olsa ve o anki sükûnete kendini bıraksa, o zaman çok daha az acı çekerdi.
Sayfa 10 - İndigoKitabı okuyor
Reklam
"Eğer köhnemiş insanoğlu -neden böyle olduklarını bir tek Tanrı bilir- ısrarla geçmiş acılarını hatırlamayacak olsa ve o anki sükûnete kendini bıraksa, o zaman çok daha az acı çekerdi."
"İnsanlar da kusurludur. Neden insanları çizmiyorsun?" "Hayır. Hiçbir insan kusurlu değildir. Sadece birbirlerinden farklıdırlar. İnsanoğlu, gözüne hoş gelmeyen şeylere 'kusur' der. Kusurlar değişir. Kimine göre bir çil bile kusur olurken, kimine göre bu güzel bir detaydır. Yani insanlar hem kusursuz hem birbirinden farklıdırlar ama benim gözümde hemen hemen hepsi aynıdır. Bu yüzden çizme gereği duymam. Canlıların hepsi böyle. Sadece insanların yaptıkları şeyler kusurlu olur, çünkü yapılan nesnenin belli bir amacı vardır. Lamba ışık içindir ve eğer çalışmıyorsa ona kusurlu dersin. Ona verilen tek görev budur çünkü. Senin bahsettiğin şeyse mükemmellik. Çok güzel şeyleri çizmem."
İnsanoğlunun acıma duygusunu uyandıran üç beş etkili şey var. Var da, işin kötüsü bunları birkaç kez kullandınız mı etkisini hemen yitiriyor. Neden derseniz, insanoğlu istediği anda hemen taş yürekli olabiliyor. Örneğin: Sokağın köşesinde dikilen kolsuz bir dilenciyi gördü diyelim, irkilip ilkinde on kuruş verir, ikincisini de belki beş kuruş… Ama üçüncüsünde adamı kolundan tutup soğukkanlılıkla polise teslim eder. Bu durum manevi açıdan da böyle…
Eğer köhnemiş insanoğlu -neden böyle olduklarını bir tek Tanrı bilir- ısrarla geçmiş acılarını hatırlamayacak olsa ve o anki sükûnete kendini bıraksa, o zaman çok daha az acı çekerdi.
Reklam
Neden böyle olmaktadır? Aslında her şey apaçık ortadadır. Fakat insanoğlu kendini zaman zaman ortaya çıkan bahanelerle aldatmaktan hoşlanmaktadır. Belki de böyle bir aldanışa ihtiyacı vardır. İnancını yitirmiş veya en azından çok zayıf bir inanca sahip kişilerin psikolojisidir bu.
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
"Ey zavallı İnsanoğlu, ne hallere düştün sen, Başına neler geldi böyle! Bu duruma düşeceğine doğma daha iyi. Bize verilen hayat neden böyle acı içinde alınıyor? Neden böyle zorlanıyoruz? Bu hallere düşeceğimizi bilsek Dünyaya gelmek, doğmak bile istemeyiz. Bir zamanlar Çok güzel olan Tanrı'nın insandaki sureti daha sonra bozuldu Ama yine de bu kadar acı verici mi olmalı? İnsanoğlu Tanrı Suretinin birazını olsun taşımasın mı, bu kadar kötü mü olsun?"
Sayfa 216Kitabı okudu
582 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.