Ona Kadar Say
Uzun zamandır gerilimi doruklarımda hissedeceğim bir eser okumadığımı fark ettim ve hemen İsilişık'ın bu muhteşem eserine uzandım.
Mabel, İngiltere'de yaşayan bir adli muhabirdir. İngiltere'de belirli aralıklarla yaşlı insanların kaybolması, hiçbir şekilde sonuçlanmamaktadır. Mabel, bu işin peşine düşer ve çeşitli araştırmalar yaparak, polislerle işbirliği yapar. Sonunda, bu vakayı mükemmel bir şekilde çözüp adını duyurur.
Ancak, Mabel çok yakın birinin ölüm haberini alır almaz Türkiye'ye döner. En yakın arkadaşı, adeta kardeşi gibi gördüğü kuzeni Beliz ölmüştür. Mabel, bu ölümü bir türlü kabullenemez ve zamanla Beliz'in çizimlerini ve yazdığı notları inceler. Bu notlar ve çizimler arasında, sadece ikisinin anlayabileceği türden ipuçları bulur.
Bu bir cinayet mi, yoksa intihar mı?
Mabel, bu işin içine girdikçe anlam veremediği karmaşık ve esrarengiz olaylarla karşılaşmaya başlar. Teyzesinin hastalığı, geceleri duyduğu ürpertici sesler, vücudunun aniden kaskatı kesilmesi ve daha birçok bilinmez soru, Mabel'in zihnini sürekli meşgul eder. Her adımda, kendini daha derin bir gizemin içinde bulur.
Kitap, daha ilk sayfalarında beni mükemmel bir şekilde içine çekti. Çünkü fazlasıyla zekice kurgulanmış bir hikayeydi. Sona doğru, kendi kafamda sonucu tahmin ettim ve "Kesinlikle böyle sonuçlanacak," diye düşündüm. Ancak, hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Perdenin arkasında daha fazlası ve daha fazla tüyler ürpertici olaylar vardı. Fazlasıyla keyif alarak ve merakla elimden düşürmeden okuduğum bir eser oldu. Bu tarz kitapları okumayı sevenler mutlaka şans vermeli.