Bilmiyorum sizde de oluyor mu ama ben ne zaman Türk Edebiyatı Klasiği okusam anlatılan zamana gidiyorum. Olaylara şahit olan biri kılığında bazen bir çocuk, bazen bir baba, bazen bir kardeş, bazen sokaktaki teyze oluyorum. Dilin gücü mü anlatımın gücü mü bunu yaptırıyor bilmiyorum ama böyle hissedebildiğim için "bizim" edebiyatımız hep kalbimde en kocaman yere sahip olacak. Feride'nin çalıkuşu, ipekböceği, gülbeşeker ve yeniden çalıkuşu oluşunun her anına tanık oldum, onunla üzülüp onunla çocuklaştım. Kitabın kapağını kapatırken gözyaşımla gülüşüm birbirine karıştı, gülerken ağladım, ağlarken güldüm. İşte öyle bir kitaptı Çalıkuşu...