Ramazan ayım bu kitap ile geçti. O kadar, o kadar hoşuma gitti ki. Kısaca özet geçeyim, çellist olan Miray ile ressam ol(a)mayan Boran ile başlıyor hikaye. Miray'ın pişmanlıkları, (kendimi gördüğüm o kadar fazla kısım oldu ki...) Boran'ın hayalleri peşinde gitmeye karar verebilmesi ile.. ve ikisi arasında şekillenen hikaye. İkisi de birbirine deva oldu, birbirleri sayesinde karakterlerini buldular. Yazarın bu yönünü çok sevdim. UÖTD'de aynısı olmuştu, okurken kendinizi görebiliyorsunuz, kendinizden bir parça bulabiliyorsunuz. Özellikle Boran tanıdığım birine o kadar benziyor ki.. bu karaktere benzetebileceğim biri olduğu için mutlu oldum açıkçası. Ama hoşlanmadığım bir şey var ki, diğer çift olan Tekin ve Derin'in hikayesi. Aralarındaki 7 yaş ile başlayan ve sonra artmaya devam eden bir uçurum vardı, en başından beri. Tekin karakteri, ağzından küfür eksik olmayan, hovarda biri. Ailenin yaramaz çocuğu gibi. Aslında bu karaktere karşı bir garezim yoktu. Çok güzel güldürüyordu. Ama Derin'e davranış şekli beni bile o kadar kırdı ki.. spoilersiz yazmak isterdim ama ona ölmeyi düşündürecek kadar acı çektirdi. Ve yine kırıldığım bir nokta oldu ki, Miray ile Boran öyle hayal ürünü gibi dururken Derin ile Tekin'in çokça örneğinin olması.. %90ının ayrılıkla sonuçlandığı bir ilişki.. ama her şeye rağmen, çok güzeldi.. her tablo gördüğümde Boran'ı, her çello sesi duyduğumda Miray'ı hatırlayacağım.