Güzellikle doğruluk, benzeri çok az olmak,
İnayet ve zarafet, tüm yalınlığıyla, bak,
Küller içinde, burda yatıyorlar kıskıvrak.
Ölüm, anka kuşunun yuvasındadır şimdi
Ve huzur da kumrunun sadık göğsüne girdi,
Orada nur içinde yatacaktır ebedî.
Arkalarından yeni batın gelmeyebilir:
Kısırlıktan değil bu, güçsüzlükten değildir,
Onlar evlilikleri boyunca kaldı bakir.
Sadakat görülse de yalan yanlış görülür;
Güzellik böbürlenir ama, nasılsa ölür;
Sadakat ve güzellik göçüp gider, gömülür.
Gerçek olsa da, güzel olsa da neye yarar,
İkisinin de yolu şu kül kabına çıkar;
Gönülden dua edin: Ölüp gitti o kuşlar.
Sevgi, aralarında öyle ışıldadı ki
Ankanın alev alev gözünde gördü kumru
Sevişmenin verdiği kutsal hakkı dosdoğru:
Birleşiktiler, yoktu biri ya da öteki.
Aşk içinde birleşip öyle seviştiler ki
Kavuştular, tek varlık oldular, tek bir cevher:
Apayrı olsalar da ayrı ayrı değiller.
Sayı kavramı öldü: Hiçtir bir ya da iki.
Kitabın baş karakteri Musa'yı kendime benzettim. Bir gün işe giderken her şeyi bırakıp sokaklara gidiyor, her şeyi terk ediyor. Musa ile benzer yönlerimiz olsa da Musa'ya hiç katılmadığım zamanlar da oldu. Özellikle sevdiğini öldürmek hakkındaki düşüncelerine hiç katılmadım.
Kitabın rahatsız ediciliğinin yanı sıra içine çeken, kendini okutan bir hali de var.
Kitaptaki diyaloglar çok güzeldi ama sokakta yaşayan insanların bu kadar derin düşünceleri olup böyle afilli cümleler kurabileceklerini hiç sanmıyorum. Barınma, açlık gibi fizyolojik ihtiyaçlarımızın olmadığı yerde varoluşsal soruların çok da bir değeri yok. Bu yüzden kitap burada biraz inandırıcılığını kaybediyor. Ama diyaloglar güzel, en çok Matruşka'yı ve Adnan Abi'yi sevdim. Okurken keyif alacağınız ve biraz rahatsız olacağınız bir kitap. İyi okumalar dilerim....