İRİS

İRİS
@irisinolumu
Farklılık Üzerine
“Azınlığın hayasızca zengin, diğerlerininse korkunç derecede fakir olduğu bir topluma ne yapılabilir? Korkuları yatıştıracak kadar yüksek duvarlar inşa edebilir miyiz? Duvarın arkasında saklanan insanların yalıtılmışlığı daha büyük bir dehşete yol açmaz mı? Bölgenin sakinleri, kendilerini duvarlarla çevreleyerek aslında kendi kendilerini hapsetmişlerdir. Duvarlar neticede korkuyu daha da kızıştırmıştır: çünkü diğerleri arasındaki ayrımın en somut haline dönüşmüşlerdir. Bu umarsız ve soğuk dünyada (toplulukların sadece kendi kurallarına, huzuru ve güvenliği koruduklarını düşündükleri kurallara biat ettiği bir dünyada) her şey mübahtır. Bir yabancının avlanacak ve öldürülecek bir düşmana dönüşmesinin sebebi ise budur.”
Sayfa 100 - ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
Reklam
"- Santiago, yavrum, neyin var? - Beni öldürdüler, Wene Hala."
İsyan
"Kimi zaman insanda ‘hayvanca’ bir zalimlik olduğundan dem vurulur ama hayvanlara yapılan korkunç bir haksızlık, bir hakarettir bu. Bir hayvan asla insan gibi zalim olamaz; böylesine ustalıklı böylesine sanatsal bir zalimlik insanda olur sadece."
Sayfa 316 - iş bankasıKitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
“Yaşamında ‘öz’ ‘can’ kendin olarak ne kadar varsın? Bir kişi yaşamının her anında, kendisi olarak ne kadar var olduğuna dair iç beyinde, amigdala düzeyinde bir hissiyata sahiptir. Yaşamında kendin olarak var olduğun zaman için bilir; sesin, bakışın, yürüyüşün, gülüşün, tüm bedenin bunun sinyallerini verir. İçinde bulunduğun hal kötüymüş, acı çekiyormuşsun şu bu… Ama sapına kadar kendinsin, kişisel bütünlük içindesin. ‘Ah’ diye inlerken bile içinde bir şükür duygusu vardır. Sapasağlam kendinsindir, acın da sensindir.”
"Bazen, sokakta oluşan havaya ve aydınlığa kendimizi bırakabiliriz. Bazen, kitapların ve materyalizmin bize öğütlediği bilimi, evden çıkıp da biraz dolaşacağımz böyle güzel akşamlar da evet böyle akşamlarda, bilimi birazcık evde dinlenmeye bırakabiliriz. Değil mi?”
Reklam
“Yaşam zorunlu ölümün hüküm sürdüğü bir oyuna benziyor. Burada vicdan yok. Zorunluluk var. Rüzgâr esiyor. Kurbağalar Ç. Gölü’nün çevresindeki bataklıklardan. zayıf derelerden ve dere yataklarından kalkıp havalanıyor. Hortuma kapılarak. Ve yeniden, Ç. Ovası’na yağıyor. Çünkü yaşam böyle bir şey. Önce havalanır, sonra yağıp yeniden tohumlanırız.”
“O saatlerde, yalnızca ağır işlerde çalışanlar sokakta olurdu. Gerçi kendisi onlar gibi değildi sanki. Onlar, sürekli o ağır işlerde çalışanlar, uyur uyanık sokağa çıkar. Başları önde, yorgun kolları iki yanlarında iki ağır yük gibi çaresiz. Ayaklarını sürüye sürüye yürürlerdi. Canı sıkılırdı Çetin’in. Ulan, bu dünya hep size mi eziyet olacak. Ulan bu hep böyle mi gidecek, diye surata asar. Tandıklarını uyandırmaya, kollarından tutup sarsarak onları bir an için neşelendirmeye çalışırdı. Bu dünya hep size mi yük olacak ulan?”
Sayfa 171 - ykyKitabı okudu
“Herkesin kaderi aynıydı. Karşısında ulu dağlar vardı: Bir yanı pırıl pırıl, aydınlık, bir yanı gölgeli. Aydınlık ve gölge nasıl yan yana ise, insanın kaderi de öyle, mutluluk ve acıyı beraber getiriyordu: Bir yanda kıvanç, bir yanda kaygı. Hayat dediğin böyleydi işte…”
Sayfa 126 - ötükenKitabı okudu
“Ey bahtsız! Tarihin hiçbir devrinde kendine bu kadar yabancı, bu kadar hayran ve düşman olmadın. Laboratuvarında aradığın, incelediğin, oyduğun, dibine indiğin, sırrını değiştiğin her şey arasında yalnız ruhun yok.”
Sayfa 411Kitabı okudu
“Her sıkıntı bir isyan hazırlığıdır. Ruhta başlayan bu hazırlık vücudun hastalanması şeklinde organik bir isyana çevrilir.”
Reklam
Seni üzen şey kontrol yanında mı yoksa kontrol alanının dışında mı? Kontrol alanının dışında olduğunu tespit ettiği zaman şu sihirli cümle çok işine yarayabilir: ‘Olan oldu, şimdi ne yapabilirim?’
Sayfa 233Kitabı okudu
koltuğun ucunda oturan insanlar
Cahit Zarifoğlu’nun da dediği gibi, “Keşke vaktiyle, saçma da olsa iki laf etseymişim; susunca yok oluyormuş insan, çok sonra öğrendim.”
Sayfa 227Kitabı okudu
memento mori
“Yarınların bir sonu var. Kendine söz verdiğin ama yapmadığın her şey ruhuna yük olacak. Ve bir gün her şey bitmeye yaklaştığında yaşanan pişmanlıkların eyleme hiçbir katkısı olmayacak. Ölümü hatırlamak, zamanın nasıl yönettiğin konusunda farkındalığını da artıracaktır. Zamanını neye harcıyorsun, önceliklerin neler? Gün içerisinde sosyal medyada geçirdiğin üç saat senin için ne kadar önemsiz? Sonu olan bir ömrün bu kadar hoyratça kullanılması senin için ne ifade ediyor?”
Sayfa 128Kitabı okudu
“Küçük insanı büyük insandan ayıran şeyin ne olduğunu sordu kendine. Onu sıradan insanlardan ayıracak bir vasfi olmadığına, başkalarından çok da farklı sayılmayacağına göre kendi gözünde kendi neydi? Dar alanlarda bunalmaktan ibaret miydi meselesi? Küçük tasalarını hemen unutan, daha rahat, daha az sorunlu bir hayat yaşamak için çabalayan insanlar bunun farkında olmadıkları için mi küçüktüler? Bu dünyada iyi kötü yaşadıkları ve bir gün ilahi adaletin önünde sıradan hayatlarının hesabını vereceklerine inandıkları için mi huzurluydular? Huzurlu muydular gerçekten? Hayat uzun bir huzur muydu?
Sayfa 125 - canKitabı okudu
Karlı bir günün sabahı, pencerenin önünde, tek solukta okunabilecek bir kitap.
“Uyuruz ve nihayet, bir kış sabahının dingin gerçekliğine uyanırız. Kar, pencere pervazında pamuk ya da tüy gibi ılık ılık uzanmaktadır; pencerenin şişmiş çerçevesi ve buz tutmuş camları loş, mahrem bir ışığı buyur ederek içerinin gizli konukseverliğini pekiştirir. Sabahın dinginliği çarpıcıdır. Camda buğusuz bir yer bulup dışarıdaki tarlalara bakmak umuduyla pencere yürüdüğünüzde, ayağımızın altındaki zemin gıcırdar. Karın yükünü sırtlamış çatılar çarpar gözümüze. Çitlerde ve saçaklarda sarkıtlar oluşmuştur, avluda ise bahçenin göbeğini sarmalayan dikitler vardır. Ağaçlar ve fundalar bembeyaz kollarını dört bir yandan göre kaldırmışlardır, duvarların ve çitlerin olduğu tarafta, loş manzara boyunca muzipçe hoplayıp zıplayarak yayılmış fantastik şekiller görürüz; doğa, yeni tasarımlarını insan sanatına model olsun diye geceleyin tarlalara serpiştirivermiştir sanki.” #yürümek
114 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.