Anaksimandros ve başkaldırının erdemleri
Rovelli’ye göre kesinliği kabul etmeme kabiliyeti sayesinde bilim dünyaya her defasında yeni bir gözle bakabiliyor. Başkaldırının nasıl bir erdem haline gelebileceğini ve eleştiriye açıklığın yaratıcı sonuçlarını hatırlatmasıyla bile okunmayı hak ediyor
Miletli Anaksimandros MÖ 6. yüzyılda her şeyin
Otelin hazırlık döneminin başlangıcı olarak belirledikleri günden bu yana
bir buçuk ay geçmişti. O zamandan beri de Serhat’la arkadaş olmuşlardı.
Ama Serhat Kuran kursundan yetişmiş, beş vakit namazında ve aklını din
konularıyla bozmuş biriydi, iyi çocuktu ama bu dünyaya sadece
neyin günah, neyin günah olmadığını anlamak için gelmiş
Kalabalık bir topluluk içindeydi. Başarısızdı. Parası yoktu. Dileniyordu.
Caminin önündeydi. Büyük bir camiydi bu.
Minareleri, kubbeleri, kemerleri ve parmaklıklı pencereleri filân hepsi tamamdı. Özellikle avlusu: dilenenler için en önemli yer. Bir kenarda duruyordu.
Hiçbir hüner göstermediği için ya da acındırıcı bir garipliği olmadığı için
Jarvinen, Okunen ve Gulbe Nasıl Kral Oldular?
Reçel Kralı Jarvinen anlatıyor...
Ben önceleri yoksul bir sokak çocuğuydum. Şimdi ise yurdumuz için
büyük ve iyi bir güç olduğumu söyleyebilirim.
Ben bu konumumu kime borçluyum?
Tesadüfen dinlediğim bir konferansa değil mi?
Daha önce de söylemiştim. Küçük dükkânımda kurabiye ve
Hani bir şiir vardı ya... Kimi kanunla alır, kimi kanunsuz alır... Doğru!.. Halk avunmayı dedikoduda bulmuş. Canlarını en çok yakan İcra Memuru mu? Almışlar İcra Memuru'nu tefe... Ben de gördüm bu adamı elinde zincir, dudağında ıslık dolaşıp duruyor. Tımarhaneden yeni çıkmış bir Ağazade geçmiş karşısına bir gün. Anamız var, bacımız var demiş, ne
ne eski bir tango melodisi, ne de siyah önlüklü bir mektepli kız resmi, hayır beni on sekiz yıl evvelki o tatlı hatıraları alemine atan, gazetede götürdüğüm iki satırlık, kupkuru, alalade bir kiralık ilanı oldu.
o anda pendik sahilleri birden gözümde canlanıverdi. o köşk...o köşkün bizim bahçeye bakan penceresi...ve o pencereden mahinur...sarı
"Bazıları hakikaten çok çalışıyorlar."
"Ne iş yapıyorlar?"
"İlahi, evlat!" dedi Penumbra, kaşlarını kaldırarak. Sanki cevabı herkesçe bilinen bir soru sormuştum.
"Okuyorlar..."