"Bazıları hakikaten çok çalışıyorlar." "Ne iş yapıyorlar?" "İlahi, evlat!" dedi Penumbra, kaşlarını kaldırarak. Sanki cevabı herkesçe bilinen bir soru sormuştum. "Okuyorlar..."
AKINCILAR ?..
*Gaza kim ettiler Allahu ekber Dediler her nefes Allahu ekber* Aşıkpaşazâde'nin, dillerinden bir nefes dahi Allahu Teâla'yı düşürmeyen ve onun uğrunda gazâdan başka bir iş düşünmeyen yiğit dilâverler diyerek övdüğü Osmanlı akıncıları, hafif süvari birliklerindendir. Temelinin Osman Gazi zamanında Köse Mihal tarafından atıldığı rivayet olunur. Uç
Sayfa 61 - Kartal Kanatlı YiğitlerKitabı okudu
Reklam
Akraba
İnsanın baba ve anne ile bağlantılı yakınları dinimizin sıla-i rahim bağı diye adlandırdığı ve bir din konusu olarak görmemizi emrettiği işlerdendir. Hiçbir mü'min kıyamet günü akraba konusunda sorgulamadan muaf tutulmayacaktır. Konumuz basit bir fakir akraba' konusu da değildir. Ramazan ayında fitre vererek geçiştirilebilecek,
Sakıp Sabancı Küçük Sahne'ye, istanbul'u Satıyorum'u izlemeye gelmişti. Perde arası kuliste çay içtik. Bana şunları sordu: - Tiyatro kaç kişilik? Bilet kaç para? Kaç kişi çalışıyor burda? Hepsi sigortalı mı? Kira ne kadar? Gazete ilanı kaç para? Yılda kaç ay açık tiyatro? Yanıtladım soruları. Hıncahınç dolu oynadı­ğımız bir dönem. Kafasında bir hesap yaptı , çayın­dan bir yudum aldı. - Yapılmaz bu iş! dedi.
Sayfa 173 - PdfKitabı okudu
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
'' HER ŞİİRİN BİR HİKAYESİ VARDIR.'' giriş ''öMÜR YOLCULUĞUNDA SON İSTASYONA DOĞRU BİR ADIM DAHA YAKLAŞMAKTAYDI. KİM BİLİR DAHA KAÇ KIŞ GÖRÜRDÜ BU KENTİN SOKAKLARINDA. YÜREĞİNİ ÜŞÜTÜYORDU İSTANBUL RÜZGARLARI.'' sh.5 ''İSTANBUL, BU SEMTTE DOĞMAMIŞTI BELKİ AMA KENDİSİNİN TÜM İHTİŞAMIYLA BU SEMTTE
Sayfa 999 - KDYKitabı okudu
Reklam
Ayet Mü'minler, mü'minleri bırakıp inkarcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz. Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız başkadır. Allah asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah'adır.  Tefsir Müslümanların müslüman olmayanlarla ilişkilerini düzenleyen âyetler ve
Ali İmran suresi 28. ayet meali ve tefsiri
Yok ya Abbâs’ı bilmeyen, kimdi? ... O sahâbîyi dinleyin şimdi: «Bir karanlık geceydi pek de ayaz...» İbni Hattâb’ı görmek üzre biraz, Çıktım evden ki yollar ıpıssız. Yolcu bir benmişim meğer yalnız! Aradan geçmemişti çok da zaman, Az ilerden yavaşça oldu iyan, Zulmetin sînesinde ukde gibi, Ansızın bir müheykel a’râbî! Bembeyaz
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Annenden üç tane vardı, birbiriyle bağlantısı yokmuş gibi görünen üç ayrı kadın, sen büyüyüp ona başka gözle bakmaya, onu sadece annen olmayan biri olarak görmeye başlayınca, hangi gün hangi maskesini takacağını hiç kestiremedin. Bir uçta dünyanın gözünü kamaştıran, büyüleyen görkemli bir diva vardı; duyarsız, çılgın bir kocası olan, ama herkesin bakışını üzerine çekmek için yanıp tutuşan ve kendini -artık- geleneksel ev kadını rolüne hapsetmelerine izin vermeyen genç kadın. En geniş alanı kaplayan orta bölümde gerçekçi, sorumluluklarını bilen, zeki ve sevecen bir insan, küçükken sana bakan kadın, çalışan kadın, yıllar içinde birkaç küçük çaplı iş kuran kadın, dört yıldızlı fıkra anlatıcısı, çapraz bulmaca ustası, ayağı yere basan, yetkin, cömert, çevresini iyi gözlemleyen, politika konusunda liberallerden yana, kendisinden akıl danışanlara seve seve öğüt veren biri. Öteki uçta, kimliğinin en aşırı ucunda ise ürkek, dermansız bir sinir hastası, endişe krizlerinin çaresiz kurbanı geçtikçe artan fobiler yüzünden hiçbir şey yapamaz hale gelen bir insan; ilk zamanlardaki yükseklik korkusu pıtırak gibi çoğalan çeşitli fobilerle elini ayağını bağladı: Yürüyen merdivenden korkardı, uçaktan korkardı, asansörden korkardı, araba kullanmaktan korkardı, binaların üst katlarındaki pencerelere yaklaşmaktan korkardı, yalnız kalmaktan korkardı, açık alanlardan korkardı, herhangi bir yere yürüyerek gitmekten korkardı, ciddi bir hastalığa yakalanmaktan korkardı; bu hipokondri zamanla dehşete düşme noktasına geldi. Bir başka deyişle ölmekten korkardı, bu da sonuçta yaşamaktan korkardı demeye gelir...
Sayfa 123 - Can YayınlarıKitabı okudu
351 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.