OBLOMOV•
Ahhh İlya İlyiç! Daha ilk sayfalardan farklı bir kitap okuyacağımı hissetmiştim. Klasik olması gözünüzü korkutmasın! Gayet akıcı, farklı ve okurken acaba bende mi bir oblomov’um diye düşünüyorsunuz.
İlya İlyiç’i tembelliği, hayatta bir amacı olmayışını, hantallığını, eylemsizliğini, taşınma korkusunu, aşkını, dostluğunu, düşmanlarını okuyup tanıyoruz.
Küççüken Oblomovka diye bir şehir de bir prens gibi yetiştirilen, bir dediği iki edilmeyen, 30 yaşında bile ayakkabısını, kıyafeti hizmetlisi (!) tarafından giydirilen Oblomov.
Önceleri bir yaşayış biçimi olup (memur) sonradan kendini tamamıyla bırakan, amaçsız, isteksiz, bütün yaşananların anlamsız olduğunu anlayan, zorla yaşayan bir insan.
Kadim dostu, çocukluk arkadaşı Ştols, onu bu yaşadığı buhrandan çıkarmaya çalışan, onun için didinen bir dost.
Bi’de onu sömüren, yandaşmış gibi gözüküp arkasından iş çeviren Tarenteyev!
Vee okurken bile beni delirten Zahar! Davranışları, pasaklığı, paspallığı, dedikoduculuğu ve efendisine olan davranışı ile çileden çıkarıyordu.
Ştols sayesinde tanıştığı (İlya ilyiç’i zorla evden çıkartıp) Olga Sergeyevna, aşkı ile biraz da olsa Oblomov’u insan içine çıkaran, alışkanlıklardan kurtarmaya çalışan oblomovluktan çekip çıkarmaya çalışan biri. (Sonradan Ştols ile aralarında olan şeye bayağı şaştım.)
Agafya’nın iyi niyeti, İlya ilyiç’e bağlılığı güzeldi. Tabii ağabeyinin İlya’ya yapacakları var!
Kitabın son 100 sayfasında hiç beklemediğim gibi gelişmedi olaylar çok şaşırdım. Çok farklı ilerlerdiii kii neyse bu kadar yeter daha fazla spoil vermiyeyim! Alın... Okuyun...