Hazret-i İsa aleyhisselâm şöyle diyor: “Yarının rızkını kazanmak için şimdiden tasalanmaya düşmeyin. Eğer yarın sizin yaşayacağınız sürenizden ise, onunla birlikte rızıklarınız da gelecektir. Eğer yarın yaşamayacaksanız, başkasına bırakacağınız şeylerden ötürü kendinizi sıkıntıya sokmayın.”
Hz. Salih
Kendisi, İsâ Aleyhisselam gibi yalın ayak yürür, ayakkabı giymezdi.
Reklam
Zira eğer kişi, dünyanın veya nefsinin ve hevesle- rinin kölesi ise, bu sözünde doğru olamaz. Çünkü kişi bağlı bulunduğu nesnenin kuludur. Nitekim İsâ aleyhisselâm bu- yurmuştur: "Ey dünyanın köleleri!" Bizim peygamber-i zişânımız dâ (sallallahu aleyhi ve sel- lem): "Dinarın kulu helâk oldu! Dirhemin kulu helak oldu! Süsün kulu ve tokluğun kulu helâk oldu!" buyurmuştur. 52 Dikkat edilirse kalbi herhangi bir şeyle bağlı bulunan bir kimseye o şey'in kölesi adı vermiştir. Halbuki Allah'ın hakiki kulu, ancak o kuldur ki, evvelâ Allah'ın gayrisinden âzâd olu- nup, mutlak mânada hür olmuştur
Tam gönlüne göreyi, tam istediğin gibiyi bulup da sevmek kendine sevgiyi nikaha almaktır Azizim. Düşün ki evvelin nabekarları fahri kainat efendimizi de beğenmiyorlardı, Muhammed Ali de o beğenilmeyenlerdendi, Meryem de ırzı hakkında konuşulan, İsa aleyhisselam en bir şeye tutulmayandı, falan filan. Aslına bakarsan haşa Allah'ı da tam beğenen yok. 'Kuşları ne güzel renk renk farklı ötüşlerle halk etmiş süphanallah' der demez eşşoleşşeğin aklına hemen peki dünyada neden bu kadar adaletsizlik var, neden iyiler böyle, katiller şöyle, hıyarlar çekirdekli, bazı karpuzlar kelek diye geliyor. Ha canım, adalet ne hak ne sen daha iyi bilirsin, ne olsa dayın adalet yüksek okulunda okudu, sen de gazete ve birkaç kitap okudun, sen Allah olduğunda, parti lideri gibi başa sen geçtiğinde yani, düzeltirsin dünyayı, yağmur ormanlarını iki katına çıkarır, karıları iki ferçli, kendini de zeker be desti vakur yaparsın olur biter, alem de senin şeyini görür...
BİNGO buna benden başkası cesaret edemez
NUR RİSALELERİ’NE ELEŞTİREL BİR YAKLAŞIM (RİSALE-İ NUR’UN İÇYÜZÜ) ABDULLAH TEKHAFIZOĞLU Bunun PDFsi var okuyun nur risalesi gerçeğini görün ya da görmeyin bana ne.... Ön Söz.................................................................................................................................................................... 9
FETRET DEVRİ Fetret devri, Fetret çağı; Yüce Allah'ın gönderdiği Peygamberlerden iki Peygamber arasındaki -İsâ Aleyhisselâmla Muhammed Aleyhisselâm arasında olduğu gibi- Peygamberliğin, kesintiye uğradığı, Peygambersiz zaman, durgunluk zamanı demektir. Rivayete göre: İsâ Aleyhisselâmla Muhammed Aleyhisselâm arasındaki fetret müddeti, altı yüz yıldır.
Sayfa 1342 - EpubKitabı okudu
Reklam
Hazreti İsa Aleyhisselâm şöyle diyor: "Yarının rızkını kazanmak için şimdiden tasavvaya düşmeyin. Eğer yarın sizin yaşayacağınız sürenizden ise, onunla birlikte rızıklarınız da gelecektir. Eğer yarın yaşamayacaksanız, başkasına bırakacağınız şeylerden ötürü kendinizi sıkıntıya sokmayın."
İsa (aleyhisselam) buyurdu ki; Nice güzel yüzlü insanlar ve güzel konuşan insanlar var ki, o gün Cehennem tabakaları arasında feryat ederler.
Sirâcü'l - MühtedînKitabı okudu
Rivayet edildiğine göre; bir kere İsa (Aleyhisselam) nur gibi parlayan bir dağın yanından geçerken: -"Ey Rabbim! Bu dağı benim için dile getir" der demez, o dağ: -"Ey Allah'ın Ruhu! Ne istiyorsun?" deyiverir. O, nur gibi yanmasının sırrını sorunca, o dağ, içersindeki mübarek bir zatın saklı olduğunu söyler. Bunun üzerine İsa (Aleyhisselam), Allahü Teala'dan o zatı ziyaret talep edince, önüne çıkan bir mağarada nur yüzlü bir pir-i fani belirerek, kendisine: -"Ey İsa! Ben Musa'nın kavmindenim. Allahü Teala'dan Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)in zamanına kadar yaşayıp O'nun ümmetinden olmayı diledim. 600 senedir bu dağda ibadet etmekteyim" der. O zaman İsa (Aleyhisselam): -"Ya Rabbi! Yeryüzünde bu kulundan daha kıymetlisi var mıdır?" diye sorunca, Allahü Teala: -"Ey İsa! Muhammed(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ümmetinden her kim, Receb'den bir gün oruç tutarsa, o Bana bu kulumdan daha kıymetlidir" buyurur.
Sayfa 184Kitabı okudu
"İblis,daha önceleri, ta yedinci kat semaya kadar çıkar, kulak hırsızlığı yaparak gizli haberleri çalarmış... İsa (Aleyhisselam)ın doğumu ile, ancak dördüncü kat semaya kadar çıkabilir olmuştur. Vaktaki Resulullah(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) doğdu, artık iblis semaların hiç birine çıkamaz olmuştur."
Sayfa 132 - vaktaki- ne zaman kiKitabı okudu
Reklam
Hz. İsa aleyhisselâmın yanında ölümden söz edilince vücudundan kan damlardı. Hz. Dâvûd aleyhisselâm yanında ölümden söz edilince veya kendisi ölümden söz ettiği zaman ve kıyâmet ahvâli ile ilgili olarak konuştuğunda âdeta eklemleri birbirinden ayrılasıya kadar ağlardı. Ne zaman Yüce Allah'ın rahmet ve merhametinden söz edilirse ancak o zaman kendine gelirdi.
İsâ aleyhisselâm da şunu söyleniştir: "Dünya ehlinin mal ve mülklerine bakmayın. Çünkü bunlara bakmak, imanınızın tadını bozarlar."
AHMAKTAN KAÇIYORUM
Hazret-i Îsâ, sanki kendisini bir aslan kovalıyormuş gibi canhıraş bir şekilde kaçmaktadır. Adamın biri, bu hâle hayret ederek ardından koşar ve seslenir: “–Hayrola, ürkütülmüş bir kuş gibi çırpına çırpına niçin ve nereye kaçıyorsun? Arkanda kimse yok ki!” der. Îsâ -aleyhisselâm- o kadar hızlı koşmaktadır ki, acelesinden adamın suâline cevap
İsa aleyhisselam, Muhammed aleyhisselamı 'Tesellici' diye tanımlamış, onun gelişini böyle haber vermişti. Dr. Mavi'nin ihtiyaç duyduğu da, bu Tesellici olmalıydı. Tesellici ile sessizce, bir şeyler anlatmadan, sözlere dökülmeden, bir bakışla, tebessümle ilişki kurulabilirdi. İnsanları kendilerinden bile daha çok düşünen, onlarla ilgilenen, onlara sonsuz bir hayatın varlığını müjdeleyen, nesnelerle nasıl ilişki kurulacağını ve nesnelerin anlamını öğreten, gece kalkıp insanlar için dua eden, onları önemseyen, tenkit etmeyen, anlayan, yargılamayan, onlara ilgi gösteren, şefkat eden, sözlerini kesmeyen, onları can kulağıyla dinleyen, az konuşan, tebessüm eden işte o Tesellici değil miydi?
Bakara Sûresi 128, 129. Âyetler
128. Ey rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle, soyumuzdan da sana teslim olacak bir ümmet çıkar. Bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et. Şüphesiz tövbeleri kabul eden, merhameti bol olan yalnız sensin. 129. Soyumuzdan, onlara senin âyetlerini okuyacak, kitabı ve hikmeti öğretecek, onları arındıracak bir elçi çıkar rabbimiz! Çünkü yalnız sensin kudret ve hikmet sahibi." ["İbadet usulleri" diye çevirdiğimiz menâsik (tekili mensek) "ibadet yerleri" veya "ibadetin uygulanış biçimleri, usulleri" demek olup âyetin bağlamından, bu kelimenin özellikle haccın erkân ve âdâbıyla bunların uygulandığı mahallere işaret ettiği anlaşılmaktadır. Müfessirlere göre, Hz. İbrâhim'in bu duasında Hz. Muhammed'in peygamberliği kastedilmiştir. Nitekim daha sonra İsmail aleyhisselâm Mekke'ye yerleşerek Cürhümlüler arasında yaşamış, onlardan Arapça öğrenmiş, on iki oğlundan her biri bir kabilenin reisi olmuştu. Böylece Hz. İsmail'in soyu Cürhümlülerle karışarak Araplaştığı için bunlara Arab-ı müsta'ribe denilmiştir. Hz. Peygamber'in yirmi birinci göbekten atası olan Adnan Hz. İsmail'in soyundandır. Hz. Peygamber, "Ben atam İbrahim'in duası, İsa'nın müjdesiyim" buyurmuşlardır (Müsned, IV, 127, 128, V, 262).]
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.