Joe İşte böyle! Emily işi benim için yapmıştı. Teşekkürler, Emily. Artık Bill'le satrancıma geri dönebilirdim. Cennette satranç oynamaya bayılıyordum. İkimiz de hep kazanıyorduk. Gerçi gözümü Danny'nin üzerinde tutmalıydım. Oldukça ilginç bir adamdı, neredeyse hayattayken Manila' dan San Francisco 'ya giderken bindiğim gemideki yolculara
Bill İşte yine gitmiş genel kurulu arıyordu. Tanrı her şeyi biliyordu ama yine de ne zaman dünyaya gidip eski kendime oyun oynasam böyle yapıyordu. Tanrı benimle oyunlar oynamayı severdi. Genel kurul diye bir şey olmadığından şüpheleniyordum. Sadece benim genel kurul diye bir şeyin var olduğunu düşünmemi istediğinden şüpheleniyordum. Oyun içinde
Reklam
Daha Bile Eskisi (Belki Daha Bile Aleni) William Shakespeare, Globe Tiyatrosu 'ndaki alkış kıyametin ve defalarca sahneye çağrılmanın sarhoşluğuyla, her zaman yaptığı gibi atına binip Oxford' a sürdü, arkadaşı John Davenant' ın sahibi olduğu Crown Tavem'da durdu. Davenant, hala zevk sarhoşu olan Will'i görür görmez, "Yine bir gece, yine bir
Laurence Sterne'nin Tristram Shandy Beyefendi'nin Hayatı ve Görüşleri kitabının ruhunda bu hikayeyle az alakalı, neredeyse tamamı intihal edilmiş bir bölüm vardır. 1914'te George Lukacs Roman Teorisi'ni, "bir dizi diyalog: Decameron'da salgından kaçan hikayeciler gibi çevrelerindeki savaş psikolojisinden kaçınan bir grup genç birbirlerini ve
Romanımda her tür alt hikaye olurdu. Romanlar içinde romanlar içinde romanlar yazardım. Romanlar okurun vicdanına hitap etmek içindir. Romanlarımı en az o Latin Amerikalının, neydi adı, ah evet, Gabriel Garcia Marquez'inkiler kadar anlaşılmaz yapardım. Bu Latinleri anlamıyordum, neden soyadlarını öne alıyorlardı ki. Öte yandan kültürlerini seviyordum, zaten o yüzden oyunlarımın çoğu Stratford-upon-Avon'un dışında geçiyordu.
Steve Jobs sağ olsun, bilgisayar mühendisliği konusunda yeterince bilgi sahibiydim. Kendisi, aramıza yıllar önce katılan, bu tür bir şeyi küçük Bookamin'lere programlamanın da yıllar süreceğini bilen ineklerden biriydi.
Reklam
Bienvenido Santos'un cennette yanına genç bir yazar yaklaştığında söylemekten hoşlandığı gibi; sadece mutlu birini alıp mutsuz et, al sana roman.
Felsefe profesörünün bir lafını hatırladım: "Mümkün imkansızsa, imkansız mümkündür." Sonradan bu sözü Sherlock Holmes'un dudakları arasına yerleştiren Sir Arthur Conan Doy le ' dan intihal yaptığını keşfetmiştim: "Sana kaç kere imkansızı elediğinde geriye kalan ne kadar inanılması güç de olsa gerçektir, dedim?" Şu an son derece mantıklı geliyordu.
Anaokulu yönetmek yabani ormanda olmaktan zordu. En azıdan yabani ormanlarda düşmanınızı tanırdınız. İlkokulda herkes size karşıydı.
310 öğeden 201 ile 210 arasındakiler gösteriliyor.