Freud, insanı ele alırken "ben"i açıklamak için buzdağı temsilini kullanır. Kitapta-bilinç dışına itilen düşünceler,düşüncelerin egoyla olan ilişkisi,korkularımızınn bilinçten nasıl uzak tutunması ve insan saplantılarının ortaya çıkma biçimlerini bir araya toplayan bir kitaptır .Freud'a göre her şey sıfır altı yaş aralığında oluşan temel yapılara göre ilerler. Bilinç dışı dediği yerde toplanılırlar ve karakter ona göre şekillenir.Genel fikirlerini kulaktan dolma bilgilerle kalmasını istemediğimden okumak istedim. Her öğretiyi cinsiyet bazında temel alan fikirlerini tartışmak haddime değil elbette, yalnızca okura kısa bir önerim olacak. Önce psikolojiyi ve psikoterapiyi genel hatlarıyla okuyup sonra bu kitaba geçiniz.
Gece gördüğümüz rüyalar, uyanık olduğumuz zamanlarda acı veren etkenlerden geri çekilme eğilimimiz hep bu ilkenin işleyişinin işareti ve gücünün kanıtıdır.
Hayatından vazgeçmiş suçsuz bir mahkumu yanlış hayat doğru yaşanmaz diyen bir kadın ve ona hayatı sevdirmeye,yaşamı sevdirmeye çalışan bir psikolog. Çok güzel bir anlatımla bir çırpıda okuyacağınız bir kitap ve sonuda şaşırtıcı. Mahkum ve psikoloğun birbirine iyi gelmesi.Kitapta bazı toplumsal gerçekleri de gözler önüne seriyor. Hapishanenin acımasız koşulları, uyuşturucu bağımlılarına Hangi gözle bakıldığı, tanıdık vasıtasıyla işleyen bürokrasi gibi konular ele alınmış. Kitabın gerçek olduğu yazıyor bunu bilmesem bir Türk filminden alıntı diye düşünebilirdim.Kitapta en beğendiğim noktalardan bir tanesi, travmatik bir çocukluk geçiren kadının sürekli dayak yemesi sonucu sevgi ile dayağı bağdaştırması. Seven insan döver felsefesini benimsemesi. Ne yazıkki içinde yaşadığımız toplumda bunun gibi düşünmek zorunda kalan,bu felsefeyi benimseyen çok sayıda insan var. Herkese keyifli okumalar.