Gerçeğin bilgisine ulaşmak bilimin en baştaki amacıdır ve eğer ışığı ararken, muazzam bir tehlikeye takılıp tökezliyorsak, önceden tasarlanmış bir düşüncenin değil, daha ziyade kaderin etkisi olduğunu hissederiz.
Sayfa 108Kitabı okudu
80 syf.
7/10 puan verdi
·
2 saatte okudu
Uzun dönem sonra tekrar okumaya başladığın Stefan Zweig kitapları arasında yer alan Ay Işığı Sokağı kitabı Birbirinden sarsıcı beş öyküden oluşan bir kitap. Stefan Zweig’in en bilinen kitapları arasında yer alan bu kitap bir gezginin, Fransa’nın bir liman kentinin denizci mahallesinde, ansızın duyduğu bir ezgiyle ücra köşede bulunan bir bara girmesiyle başlıyor. 5 kısa hikayeden meydana gelmesine rağmen tüm hikayelerin aynı son ile bittiği kitap ana karakterin yaşamış olduğu hissi okuyucuya derinden yaşatıyor. İlk hikaye Ay ışığı sokağı yani kitabın ismi ile aynı ismi taşımakta. Hikayenin detayına gelirsek fırtına yüzünden geciken gemisi yüzünden gece trenini kaçıran birisinin gece için kendisine bir sohbet arkadaşı ararken gördükleri ve yaşadıklarını içeriyor. Bölüm isimleri sırasıyla Ay Işığı Sokağı”. “Leporella”, “Nişan”, “Leman Gölü Kıyısında Olay” ve “Avare” olan bu hikaye kitabımızda Hikayeler kimimize göre normal olaylar gibi gözükse de her öykünün sonu karamsar bittiğinden kaynaklı kimi insanı sıkıntıya sokabilecek bir kitap olsada Stefan Zweig’in okunası kitaplarından biri.
Ay Işığı Sokağı
Ay Işığı SokağıStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202168,1bin okunma
Reklam
gördüm kuşağımın en iyi beyinlerinin çılgınlıkla yıkıldığını, histerik çıplaklıkla açlıktan geberdiğini, zenci sokakların şafağında gördüm onları bozuk kafalarıyla mal ararken, gecenin makinesinde yıldızlı dinamo ile eski cennetsel bağ için yanıp tutuşan melek kafalı hipsterler, yoksulluk ve paçavralar ve sahte gözlerle şehirlerin üstünde yüzen sıcak suyu olmayan ucuz odaların doğa üstü karanlığında yükseğe doğrulup sigara içerken jazzı seyredenler, Yaradan’ın cennetinde zihinleri apaçık olanlar aydınlatılmış ucuz çatı katlarında ve yeraltlarında Muhammed’in dolaşaduran meleklerini görenler, Arkansas ve Blake-ışığı trajedisi arasından parlak ifadesiz halüsinatif gözlerle bilgi savaşının üniversitelerinden geçip gidenler, akademilerden delilik ve ahlaksızlığa düzdükleri methiyeleri kafatası üzerindeki pencerelerde yayınladıkları için tekmeyi yiyenler, parasını çöp sepetlerinde yakarak ve dehşeti duvardan dinleyerek tıraşsız odalarda don gömlek sinenler, apış arasındaki marihuanayla Laredo’dan dönerken New York’da içeri tıkılanlar..
104 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Her cümlesini alıntılamak istedim.
Tolstoy bu kitapta hayatın anlamını bulma sürecini anlatıyor. Bu süreçte başından geçen olayları, düşünce yapısında ve farkındalık seviyesinde meydana gelen değişiklikleri ayrıntılı bir şekilde sunmuş. Yaşadığı bu durumu ifade etme gücü beni çok etkiledi. 'Yeni yapıtımın asıl hedefi, yaşamıma karşı okurda tiksinti uyandırmak' demiş bu eser için. Hayatın ölümle birlikte kaybolmayacak olan anlamını ararken vardığı sonuç, onu öncesinde intihara sürüklemiş çünkü. Ama içindeki o umut ışığı hiç sönmemiş. Bir yerlerde hata yaptığını ve hayatın bir anlamı olması gerektiğini hissediyormuş. Bu, yaşamına son vermesini engellemiş. Sonrasında araştırmalarına devam ederek hatalarını fark edip anlam aramaya nasıl devam ettiğini öğrenmek için okumanızı tavsiye ederim :)
İtiraf
İtirafLev Tolstoy · İş Bankası Kültür Yayınları · 202223,3bin okunma
Baharda on ilkeye uymak iyidir. Birincisi kuzuların zıplayışını seyredeceksin. İkincisi, çılgınlar gibi sevecek, yüksek mağaralarda, ormanlık derelerde ya da pınar başlarında ağız tadıyla sevişeceksin. Üçüncüsü, güneşi ilk gören koyak çİmenlerinin üzerinde uyuyacaksın. Dördüncüsü, yüksek bir zirvede oturacak, dağların ardından güneşin doğuşunu seyrederken çay İçeceksin. Beşincisi, ay ışığı altında yürürken türkü söyleyeceksin. Altıncısı, hasmın seni elek-velek ararken dağların ya da ormanların zulasında kitap okuyacaksın. Yedinçisi, Donkişot gibi cüretli serüvenlere gireceksin. Sekizincisi, geniş kalabalıklarda kıyasıya tartışacak ve kahkahalar atacaksın. Dokuzuncusu, olmayacak hayaller kuracak, coşkun bir ruhla yürürken hayatın emirlerine uyacaksın. Onuncusu, gözlerini geleceğe yani yüz yıl, bin yıl ötesine dikeceksin."
Gerçek her zaman bir kuyunun dibinde değildir. Aslında, daha önemli bilgilere bakınca, onun hep yüzeyde olduğuna inanıyorum. Biz onu vadilerin derinliklerinde ararken, o dağların doruklarında durmaktadır. Bu yanılgının kaynağını en iyi gök cisimlerini izleyerek buluruz. Bir yıldıza şöyle bir bakmak, gözucuyla, ışığı retinanın kenarlarına (kenarları, hafif işıklara karşı, ortasından daha duyarlıdır) değecek şekilde bakmak, o yıldızı daha berrak görmek demektir, parlaklığını iyice hissetmek demektir; bakışlarımızı tümüyle onun üzerine çevirdiğimiz zaman ışığı donuklaşır. Aslında bu durumda göze daha fazla ışık gelir; ama ilkinde çok daha incelikli bir kavrayış çıkar ortaya. Gereksiz derinlik, düşünceyi bulandırır, zayıflatır; gözlerimizi ayırmadan bakarsak, Çobanyıldızı bile gökyüzünden silinip görünmez olur.
Reklam
246 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.