İncelemeye Kafka’nın “Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa niye okumaya zahmet edelim ki?” sözüyle başlamak istiyorum. Çünkü bu kitap beni kelimenin tam anlamıyla “sarstı!”
1870’li yıllarda yazarın hayata bakışında büyük bir değişiklik meydana geliyor, bu kırılmayı “ikinci doğum” olarak adlandırıyor. 1879 yılının sonlarında ise bu kitabı yazıyor.
Yazar, kitabının asıl amacının “yaşamına karşı okurda tiksinti uyandırmak” olduğunu söylüyor. Kitabın daha başında “Savaşta adam öldürdüm, öldürmek amacıyla insanları düelloya davet ettim, kumar oynayıp kaybettim, köylülerin emeklerini iç ettim, onları cezalandırdım, zina yaptım, iğfal ettim. Yalan, hırsızlık, her çeşit zina, sarhoşluk, zorbalık, cinayet… İşlemeyeceğim suç yoktu…” diye itirafa başlıyor.
Tolstoy, düşünen bir zihne sahip her insanın sorduğu “Hayatın anlamı nedir?” “Niçin yaşıyorum, neden varım?” “Ölüm, yaşantıları anlamsız mı kılacak?” sorularına cevap arıyor. Yazarın bu süreçteki duygu ve düşünce dünyası benimkilerle o kadar benzer ki 144 yıl önce yazılmış bir kitapta kendimi bulmak beni inanılmaz derecede etkiledi. Bir bölümde cevabın aslında yanı başında olduğunu, yıllarca bunu fark etmediğini söylüyordu. Bazen böyle olur, yanıtları çok uzaklarda ararız. “Her arayan bulamaz ama bulanlar arayanlardır.” Bu kitapta her insanın kendisine dair bir şeyler bulacağını düşünüyor, kitabı can-ı gönülden tavsiye ediyorum. Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim.
Sevgiyle ve kitapla kalın.