Işıl AKTÜRK GÜNEŞ

49 syf.
·
Not rated
Zacharius Usta
Zacharius UstaJules Verne
7.4/10 · 19.6k reads
Reklam
''Uyumak istiyordu ama uyku tutmayacağını, en kötü düşüncelerin aklına yatakta geldiğini biliyordu.''
Sayfa 129 - 2. CiltKitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
''Tanrı kimi mahvetmek isterse, önce aklını başından alır.''
Sayfa 13 - 2. CiltKitabı okudu
''Elma olgunlaşınca düşer... Peki neden düşer? Yerçekimi yüzünden mi, sapı inceldiği için mi, güneşten kuruduğu, ağırlaştığı, rüzgar salladığı için mi, altında duran çocuk onu yemek istediği için mi? Sebep hiçbiri. Bunların hepsi sadece bütün hayati, organik, doğal olayın meydana geldiği şartların denk düşmesidir. Elmanın, hücresel dokusu ayrıştığı için düştüğünü söyleyen botanikçi de, ağacın altında onu yemek isteyen ve bu amaçla dua ettiği için düştüğünü söyleyen çocuk da eşit derecede haklıdır. Napolyon'un Moskova'ya, gitmek istediği için gittiğini ve Aleksandr, mahvolmasını istediği için mahvolduğunu söyleyen kişi de haklı ve haksız olacaktır: Milyon pud ağırlığındaki, altı oyulmuş bir dağın, son işçi son kazmayı vurduğu için devrildiğini söyleyen kişinin haklı ve haksız olacağı gibi. Tarihsel olaylarda büyük olarak adlandırılan insanlar, olaya isim veren etiketlerdir ve bütün etiketler gibi olayın kendisiyle çok küçük bir ilgileri vardır. Onlara, kendi istekleriyle yapmışlar gibi görünen bütün eylemler, tarihsel anlamda istemsizce yapılmıştır, tarihin akışına bağlıdırlar ve sonsuzluk içinde önceden belirlenmişlerdir.''
Sayfa 7 - 2. CiltKitabı okudu
Reklam
''Her insan kendisi için yaşar, kişisel amaçlarına ulaşmak için özgürlükten faydalanır ve şu ya da bu eylemi, şu anda gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini tüm varlığıyla hisseder; ama onu, o eylemi zamanın belli bir anında gerçekleştirir gerçekleştirmez bu eylem artık geri alınamaz olur, tarihin bir parçası haline gelir, özgürlüğünü kaybeder ve önceden belirlenmiş bir anlam kazanır.''
Sayfa 6 - 2. CiltKitabı okudu
“Aşk, büyüklerin oyunu, yeniden çocuklaşmak, büyü, rengi atmış yaşamlarımızın çocukluktaki parlak renklerle dolu dünyaya dönüşmesi birden.”
Sayfa 247Kitabı okudu
“Yaşadığımız dünyada her şey kesin çizgilerle belirlenmiş sanki. Var olan roller, kalıplar, yargılar, düzenler ve düzensizlikler içinde, kendi çizgimizde dümdüz yaşayıp gitmeye çalışıyoruz. Yanlışlıklar yapmaktan çok korkarak alışılmış oyunları oynuyoruz. Aynı saatlerde aynı yollarda işe gidip geliyoruz. Hiç düşündün mü her şey ne kadar aynı. Çevremizde aynı insanlar, aynı kaygılar, aynı sıkıntılar ve sevinçler. Durmadan konuşuyoruz ama ne konuşuyoruz? Evlerde, lokanta ve barlarda, sokaklarda, parklarda, hatta düşlerimizde bile, konuşarak bu aynılıktan kurtulmayı umuyoruz. Ben, diyoruz, ben böyleyim, böyle severim, şöyle isterim, bunu yaparım. Dondurulmuş düşünceler, belletilmiş öğretiler ve sınırlı seçeneklerle oluşturulmuş bir dünyada dibe batmamak için çırpınıp duruyoruz böylece. (...) Bu karmaşa içinde inceliklerimizi derinlere itiyoruz. Evet, içimizde, incecik, çocukça bir ruh, binbir renk, büyü, düş ve binlerce anı gizli. Bunları ortaya dökmekten korkuyoruz. Aykırılık ve kınanma korkusuyla bütün bunlar bizde yokmuş ya da çoktan yitirmişiz gibi davranıyoruz. Büyümek ve düşlerimizi yitirmek en büyük erdemmiş gibi sanki. Ama belki de gerçekten yitiriyoruz gündelik yaşamın yalın kaygıları içinde de farkında bile olmuyoruz, nasıl, ne zaman yitirmiş olduğumuzu.”
Sayfa 246Kitabı okudu
Reklam
Sofra
“Kimin sofrası büyükse onun, sofrasını çaldığı biri vardır. Ama ki­min sofrası çok büyükse onun, sofrasını çaldığı bir toplum vardır.“
2,762 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.