"Kimse öyle bir hikayeyi daha gözlenmemiş bir ağacın yapraklarından derleyip veya botanik bilgisiyle veya toprak bilimiyle yazmaz; bu aklın yapraklarından oluşan gübreli toprağın arasında, karanlıkta gelişen bir tohum gibi büyür: çok önceleri unutulup gitmiş, derinlere doğru inmekte olan, daha önce görülmüş veya düşünülmüş veya okunmuş şeylerden çıkar. Bahçıvanın epey bir seçim yapması gerektiğine kuşku yok: İnsanın şahsi gübre yığınına neler attığı önemlidir; benim çürümüş yapraklardan oluşan gübre yığınım daha ziyade linguistik malzemeden oluşuyordu. "
Neydi kitap? Düpedüz dolandırıcılık aracı... Doğruluk yazar, mertlik yazar, insanlık, kardeşlik, sevgi, acıma yazar. Bütün tutunamadığımız, çiğnediğimiz, alay ettiğimiz şeyleri yazar.
Yorgunluktan diyorum ama aslında yaşamaktan usanmaktı bu... Ayakları yere basmayan, gözle görünür ürün veremeyen ülke yokmuştu bizi... Bir bakıma hiçbir şey yapmadan yorulmuştuk. Çabalamadık demiyorum. Olağanüstü büyük işler yapıyoruz sanmıştık.
İnandıklarımızdan bir milimetre ayrılanları hain sayıyorduk... Kurtarıcıların her sözüne de ne kadar çelişmeli olursa olsun hemen inanıyorduk. Edilen lafların millet yaşayışındaki sonuçlarını izlemeye lüzum gören yoktu.
Yaşar Kemal'in ne kadar güçlü bir yazar oluğunu yazdığı ilk öykülerinden de birkez daha görmüş oldum. Her kitabında olduğu gibi mücadele, emek, insan-doğa mücadelesi, hırs, ihanet ve daha birçok unsuru, duyguyu barındıran öyküler...
Osman'ın ağa korkusunu, Durmuş Ali ve arkadaşının ıslak yatakta uyumaya çalışmaları, Mustafa'nın işine bağlılığı... Birbirinden etkileyici ve yaşamla dolu öyküleri çok sevdim. Özellikle Sarı Sıcak, Yatak ve Beyaz Pantolon hikayeleri en sevdiklerim oldu.
Sarı SıcakYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 20235k okunma