Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Işıl Erdoğan

Yarın her şey değişecek, yarın. Birdenbire anlar ki yarın da böyle olacaktır, öbür gün de, tüm öteki günler de. Ve bu çaresiz buluş ezer onu. İşte böyle düşünce öldürür insanı. Bunlara katlanamadığı için öldürür insan kendini ya da gençse, tümceler kurar.
Reklam
Logoterapi, danışanın kendi sorumluluklarının tam olarak farkına varmasını sağlar ve bu yüzden de bu sorumluğun ne olduğu, neye veya kime karşı olduğu seçimlerini ona bırakmalıdır. Bu da logoterapiyi, danışana değer yargısı dayatmaya en az yatkın ekol kılar çünkü danışanın yargılama sorumluluğunu doktora bırakmasına hiçbir durumda izin vermez. Bu nedenle de hayatını topluma mı kendi bilincine mi karşı bir sorumluluk olarak yorumlayacağı tamamen danışana kalmıştır ancak hayatlarını kendilerine verilmiş bir görev üzerinden değil, bu görevi ona verenler üzerinden değerlendiren insanlar vardır.
Hayatta her durum, insana bir mücadele alanı ve çözülmesi gereken bir sorun sundukça hayatın anlamı değişebilir. Temel olarak insanın kendine, hayatının anlamının ne olduğunu sormak yerine, bu sorunun muhatabının kendisi olduğunu anlaması gerekir. Herkes hayat tarafından bir sorguya çekilir ve hayatı sadece kendi hayatıyla, kendi sorumluluğuyla cevaplayabilir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir doktorun bu soruyu genelgeçer ifadelerle cevaplayabileceğinden şüpheliyim çünkü hayatın anlamı insandan insana, günden güne ve hatta saatler içinde değişebilir. O yüzden de önemli olan genel olarak hayatın anlamı değil, insanın hayatı- nın verili bir andaki özel anlamıdır. Bu soruyu genelgeçer bir şekilde cevaplamak, bir satranç şampiyonuna şunu sormaya benzer: "Söylesene usta, dünyadaki en iyi hamle nedir?" Bir oyundaki durumdan ve rakibin kişiliğinden bağımsız olarak belirlenebilecek en iyi hamle, hatta iyi hamle diye bir şey yoktur. Aynısı, insan varoluşu için de geçerlidir. Herkes hayatında tamamlanması gereken bir ödevi beraberinde getiren bir iş veya misyonla karşı karşıyadır. Kimsenin yerine başkası geçemez ve kimse hayatını tekrar yaşayamaz. Bu yüzden de herkesin hem görevi hem de bunu yerine getirmek için olanakları özgündür.
Bismarck'ın sözleri geçerli olabilir: "Hayat dişçiye gitmeye benzer. Daha kötüsünün geleceğini düşünürsün ama en kötüsü geride kalmıştır bile."
Reklam
Spinoza, Etika'da ne der? "Affectus, qui passio est, desinit esse passio simulatque eius claram et distinctam formamus ideam." Yani bize acı veren duygular, onun berrak ve kesin bir resmini çizdiğimiz anda acı olmaktan çıkar.
Sadece geleceğe bakarak yaşayabilmesi insana özgü garipliklerden biridir; sub specie aeternitatis.
Birini suçlamak, hayatın için sorumluluk almayı reddetmenin başka bir yoludur sadece. Bizi suçlamakla, kendi gücünden ve işlevinden feragat etmiş olursun.
Sahip olduğunuzu düşündüğünüz her şey –eşyalarınız, hayatınız– bir anda siliniverince, kendinize sormalısınız: Gerçek olan nedir?
Başkalarıyla bağı olmayan insanın yaşamı yok demektir ve eğer şansın var da bir başkasına derinden bağlanıyorsan, bir kişiye kendin kadar önem verecek biçimde bağlanıyorsan, o zaman yaşam katlanılabilir olmaktan çok daha anlamlı bir noktaya geliyor, güzel oluyor.
Reklam
Pişmanlığın acısı insana bir gün, ağzından çıkmış olan kötü sözleri yeniden yutturur.
İnsana hayat veren her şey eninde sonunda verdiğini geri alıyor.
Bir yıl da kısa, on yıl da, seksen yıl da. Senin onayın olmadan senden koparılmış hiçbir hayat yeterince uzun sürmüş değil ya da.
Düsseldorf'a vedalaşmaya gidiyordum. Hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimi biliyor, hiçbir şeyin nedeninin yeni bir şeyi başlatamayacağını anlamaya gidiyordum.
158 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.