Hemşehrim döktürmüş yine. Her yazısı, her satırları hislerime tercümandı. Yılmaz Özdil'in yazı stilini çok seviyorum. Harika bir havası var. Öyleki trajik bir olayı bile size o kadar farklı bir açıyla sunuyor ki istemeseniz de o gülümsemeyi suratınıza yerleştirebiliyor. Sürekli aynı şeyi tekrarlıyor diyenler var. Doğrusu yazarın ben köşe yazılarını sürekli takip etmiyorum o nedenle kitabında okuduğumda herhangi bir gene mi aynı şey Yılmaz demiyorum. Keyifle okuyorum kitabı. Tavsiye ederim herkese.
" John Lennon der ki... Olay şiddet kullanımına dönüşmeye başladığı zaman, sistemin oyununa geliyorsunuz demektir. Yerleşik düzen sizi kavgaya sokmak için kızdırmaya çalışacak, sakalınızı çekecek, yüzünüze fiske atacaktır. Çünkü, siz bir kere şiddete başvurduktan sonra sizinle nasıl baş edeceklerini bilirler. Nasıl baş edeceklerini bilmedikleri tek şey 'şiddet dışı eylemler' ve 'mizah'tır."
"Bizler çocukken sinek ilacı arabasının peşinden koşmuş milletiz, biber gazından mı korkacağız!"
Gazete yazılarını takip ettiğim için bazılarını tekrar okumuş oldum, bazı yazılar ise önceki kitaplarda da yer aldığı için bolca tekrar okumuş oldum ama bu beni rahatsız etmedi, gözden geçirip gerçekleri hatırlamış oldum.
Gözünüzün önünde olan biteni seyrediyorsunuz, seyrediyorsunuz, seyrediyorsunuz, hiç mi rol üstlenmeyeceksiniz, ömrünüzün sonuna kadar hep böyle ''figüran'' olarak mı yaşayacaksınız?
Embriyoloji profesörü, trenle mescit açılmasını talep ediyor ve virajlarda kıble denk getirilemeyeceği için reddediliyorsa… Milli hap icat etmeye gerek yoktur. Hapı zaten yutmuştur o millet.
Yüksek askeri şura ramazana denk geldi. İftar çadırına gidenlerin general, teravihe gidenlerin amiral, umreye gidenlerin kuvvet komutanı olması bekleniyor.