Yalan değildi aşkın birbirine uymayan iki tanımının olduğu. Bu Tanımlardan biri sorgusuz sualsiz teslimiyet anlamına gelirken, diğerinin, sorgusuz sualsiz teslimiyetin kurulumu demek olduğu. Böylece aşkın mutlak tanımının mümkünler âleminde nâ-mümkün olduğu.
Hal, sahibinden gayre meçhul. Ruhun yandığını sadece sahibi biliyor.
Reklam
Bu kadarcıkmışım
Tanıyamamanın acısı ağırdı ama bu hatırlayış, hiç olmazsa uzak geçmişte bir kez bilmiş ve öyleyse büyük günde bir kez daha bilecek olmanın emniyetiyle gülümseyip duruyordu. Beyaz ve yağmur yemiş çiçeğin kokusu beni ezel kadar eskiye götürünce anladım hatırlayıp da tanıyamadığım şeyin ne büyük olduğunu. Ateşin bu dünyaya düşerken hükmünden derece kaybetmesi ve cehennem ateşine ancak bir nişane olması gibi; her güzelle birlikte kokunun da aslının cennette durduğunu ve şimdi bu kadar güzelse aslının kimbilir ne kadar güzel olduğunu. Bir zamanlar çok uzak bir bahçede yaşanmış ve unutulmuş olan kısacık hikâyenin kahramanı: Sühreverdi'nin tavusu. Bir zamanlar çok güzel bir bahçede ezgiler ve güzel kokular eşliğin de arkadaşlarımla birlikte yaşarmışım. Almışlar beni. Vatanımdan ayrı koymuşlar. Dar ve karanlık bir yere bırakmışlar. Sıkıntı içreymişim. İlk zamanlar çok acı çekmişim. Sonra alışmışım acıya. Bir zamanlar yaşadığım vatanı unutuvermişim. Ama bazen. O bahçeden gelen. Hatırlatıcı bir rüzgâr geçtikçe üzerimden. Bana bir zamanlar yaşadığım bahçenin kokusunu getirdikçe. Bir an. Göz kırpımı kadar kısa bir an. Hatırlarmışım. Unuturmuşum tekrar. O kadarcıkmışım.
Arka kapaktan alıntı
Yalan değildi eşi zalim avcı tarafından vurulan turnanın zaruri ölümü. Yalan değildi kemalin arkasından zevalin geldiği. Olgunlaşan her şeyin sonunda bozulduğu.
Arka kapaktan alıntı
Ben uydurdum bütün bu hikayeleri. Ama size şunu söylüyorum ki: Daha yüksekte duran bir gerçeği işaret etmek için bunca hikaye uydurdum. Demek istediğim, hepsi yalanken anlattıklarımın, anne kalbinde bir çocuk yokluğunun işaret ettiği acı yalan değildi.
Bir ismin bazen bütün hikaye unutulsa da kalbe batması, kiminin bir isimden ibaret kalması, kiminden geriye bir isim bile kalmaması. Bütün bunlar ismin taşıdığı hikmettendi, isimle varlık arasındaki ölümcül beyandandı. Namazın farzıydı kıraat, kıraat da kelimelerdi. “Esirgeyen ve bağışlayanın adıyla” her işin başı da bir isim değil miydi?
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.