Merhaba
Kısa ve üzücü bir kitap
seveni olduğu kadar sevmeyeni de vardır elbette..
Duyguları eleştirmeyeceğim , engel olunamayan hisleri eleştirmek doğru olur muydu ? elbette hayır
İsimsiz bir anlatıcı var kitap ta ; evli ve yabancı bir adam ve ona aşık , ondan vazgeçemeyen , bir aşık kadın var.. Bu aşk tutkuya mı dönüştü yoksa saplantıya mı?
Kitaba başlarken önyargı, hatta hak vermeme düşünceleri oluşuyor ; sonrasında kadın karakterin bu durunu kendisine itiraf ederken kendisi ile nasıl savaştığını ve kendini savunmadığını okuyunca bu sefer de kadın için üzülüyorsunuz
Yazarın kalemi ile tanışmama vesile olan bu kitabı merak edenlere tavsiye ederim
Yalın TutkuAnnie Ernaux · Can Yayınları · 20223,872 okunma
Dostoyevski'nin "Rus çoğunluğunun hakiki insanı" dediği bir isimsiz kahramanın yalın ve karanlık düşünceleri... Edebiyat tarihinin en ünlü isimsizlerinden Yeraltı Adamı, insanların oradan oraya üşüşen karıncalara dönüştüğü St. Petersburg'un gri kaldırımlarında itilip kakılırken, yaşama isteğini yavaş ama emin adımlarla mutlak bir öç isteğiyle değiş tokuş eder. Yeraltı Adamı'nın bir devlet memuru olarak geçirdiği tekdüze günler, yanında bir türlü rahat hissedemediği arkadaşları ve hayattaki mutlak yalnızlığı, bıkkın bir öfke ve küçük, imkânsız pazarlıklarla gittikçe daha fazla lekelenir, ta ki kendisini bir arada tutan görünmez ipler yavaşça çözülmeye başlayana kadar. Yeraltından Notlar, yayımlandığı 1864 yılından beri öfke ve sessizliğin en güçlü manifestolarından biri olmuştur.
"Yeraltından Notlar, hakikati kanla haykırır."
-NIETZSCHE-
"Dostoyevski, gökle yer arasında asılı kalmıştır. Hem gök hem de yer tarafından etkilenmiştir."
-HENRI TROYAT-
Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020127,7bin okunma
Zihnimin karanlık odalarındayım
Kapanıyor gözlerim uyuyamıyorum
Bir hayal karşımda
Simasız, isimsiz, belli belirsiz
Ruhum hapsolmuş bir hayale
Simasız, isimsiz, belli belirsiz
Dört arkadaştılar. Bir defa dönüp arkalarına bakmıyorlar. Belki bakmayı erlik saymıyorlar. Bunlar belki, yarınki Türk zaferinin isimsiz kahramanları olacaklar.
Viktor E.Frankl Auschwitz ölüm kampı da dahil üç kampta toplam 3 yıl hapsedilmiş ve zorla çalıştırılmış. Kitabında insan en ağır koşullarda yaşıyor olsa da hayata dair bir anlam amacı bulması gerektiğini ve hayatta bir anlam bulduğu taktirde hayata devam edebildiğini anlatıyor. Aslında bu kitabını isimsiz yayınlamak istediğini ama isimsiz yayınlanırsa kitaba gereken değer verilmeyeceğinden dolayı ismiyle yayınladığını anlatıyor. İnsanların kamp hayatında bir takım süreçlerden geçtiğini ve hayatta yapmam dediğin şeyleri bir vahşetin içinde yaşarken yapabildiğini, ölümün bile sıradan geldiğini anlatıyor. Hayat amacını yitirenlerin bi şekilde ölümü kabullendiklerini ve ölümlerini beklediklerini anlatıyor insanı hayatta tutan kavuşacak sevdikleri, yapacak işleri olduğunda ya da inançlı olduklarında daha anlamlı olduğunu söylüyor. Kurucusu olduğu Logoterapiyi de kitabın sayfalarında anlatıyor. Çok çabuk okuduğum ve etkilendiğim bir kitap oldu.
Kadınlar tarafından kaleme alınmış tek bir oyunun bile olmadığı raflara bakarken, yazmış olsalardı bile bunlar imzasız olurdu, diye düşündüm. Böyle bir yönteme sığınmış olmaları çok doğaldı. Onları on dokuzuncu yüzyıl gibi oldukça geç dönemlere kadar isimsiz kalmaya mecbur eden şey, işte bu iffet algısının bahşettiği kutsal bir armağandı. Yazdıklarından da anlayabildiğimiz üzere, bu kadınlar içsel çatışmaların kurbanıydılar ve Currer Bell, George Eliot ve George Sand gibi erkek isimleri kullanarak beceriksizce kendilerini gizlemeye çalışmışlardı. Bunun sonucu olarak da, bir kadının alenen tanınıyor olmasının iğrenç bir şey olduğunu öngören (hakkında çok konuşulan bir erkek olan Perikles'e göre, bir kadının en büyük şanı, kendisi hakkında konuşulmamasından gelmektedir) ve bizzat karşı cins tarafından aşılanmasa da, onlar tarafından şiddetle teşvik edilen bir geleneğe biat etmişlerdir.
Tüm kitabı içim acıyarak, hayır yaa bu da olmaz diyerek okudum ama hepsi de olmuş maalesef.
İsimsiz çocuk aslında Dave Pelzer. Kitapta yazarın çocukluk dönemi boyunca annesi tarafından değersizleştirilerek kölesi haline getirilmesini okuyoruz.
Yazarın hayatının çok küçük bir bölümünde her şey yolunda giderken ailesinden özellikle de annesinden beklediği sevgiyi görüyorken, tüm fiziksel ihtiyaçları karşılanırken aslında bir insan olarak yaşaması gerektiği gibi bir hayat yaşıyorken birden annesi tarafından fiziksel ve duygusal yönden istismar etmeye başlıyor. O andan itibaren hayat David için giderek daha da dayanılmaz oluyor ta ki öğretmenleri ve okul hemşiresi tarafından David'in yaşadığı zorluklar fark edilene kadar.
İsimsiz Çocuk, Dave Pelzer'ın yaşadıklarını anlattığı üç serilik kitabın ilki. Diğer iki kitabı da okumak istiyorum. Size de İsimsiz Çocuk adlı kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Kitlelerin özel karakterlerinin oluşumunu meydana getiren farklı sebepler mevcuttur. Birincisi, bir bireyin, içinde bulunduğu kalabalığın sayı fazlalığının verdiği hisle, yenilmez bir güç duygusu kazanmasıdır ki bu duygu, ona, kendi başına olduğunda dizginleyebileceği içgüdülerine boyun eğmesini sağlar. Kitleler isimsiz ve dolayısıyla sorumsuz olduğundan, kişileri her zaman kuşatan sorumluluk duygusundan uzaklaştırırlar ve onları bu içgüdülere daha kolay teslim ederler.