Dün bir şiir daha yazdım senin için.
Önce tuttum karşıma oturttum seni,
konuşturdum, güldürdüm, ağlattım.
Her halin hoşuma gidiyordu.
Kadındın, ama önce insandın.
Güzeldin, ama önce iyiydin.
Elbette seni yazacaktım, senin için yazacaktım.
Bana < çok yazıyorsun > diyorlar.
Bir insana < sen çok yaşıyorsun, öl artık > denir mi?
Benim
"İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdurlar."
Victor Hugo 1829 yılında yayımladığı Bir İdam Mahkumunun Son Günü adlı romanıyla idam cezasına taviz vermez bir tavırla karşı çıkmıştır.
Fransa'daki son idam mahkûmu Hamida Djandoubi'dir ve 10 Eylül 1977'de cezası infaz edilmiştir. Fransa'da idam cezası 1981 yılında kaldırıldı.
Victor Hugo 1800'lü yıllarda sokakta yürürken şahit olduğu bir idamdan etkilenip bu eserini yazıyor. Kitap Fransada idamların ceza almaktan çıkmasını, insanların çerez gibi geotinden geçirildiği bir dönemi anlatiyor.
Uzun bir önsöz ile başlıyor, bu önsözde dönemin zihniyeti bize çok güzel aktarılıyor-okumadan gecmeyin derim- önsözden sonra bir komedi yer alıyor. Bu bölümde de kitabın ilk çıktığı dönemdeki halkın tepkisini okuyoruz. Kitap ilk olarak isimsiz basılıyor ve bunun nedenini komedide açık bir şekilde görüyoruz.
Kitap idam cezasına çarptırılmış isimsiz bir karakterin hapishanedeki son altı ayını anlatıyor. Karakterin günden güne bozulan psikolojisi.Dili oldukça güzel ve akıcıydı. Zaman zaman yazarla örtüşmeyen fikirlerim olsa da kitabın beni etkilediğini söylemeden geçemem. Özellikle halkın idama olan tutumu kan dondurucuydu. İdam konusunu derinlemesine düşünmeme sebep oldu. Kitaba şans vermenizi öneririm.
Ben o gece ağacın biriyle sızana kadar konuştum
Hiçbiriniz orada değildiniz olsaydınız sizinle konuşurdum
Bahane üretmeyin sakın yoktunuz işte hiçbiriniz
Bir tek ağaç vardı yanımda onunla sızana kadar konuştum
Ben o gece ağaca anlattıklarımın tamamını hatırlamıyorum
Belli bir yerden sonra sızdım bir kısmını hatırlıyorum
Yıldızlar çok güzeldi mesela onu hatırlıyorum
Tişörtüm sırılsıklamdı çok ağlamıştım hatırlıyorum
Kendimi asacak bir dal beğenmeye çalışmıştım hatırlıyorum
Çok içmiştim çok utanıyordum çok yalnızdım hatırlıyorum
Onu çok özlemiştim dün gibi hatırlıyorum
Ben o gece ağacın tekinden bütün özürlerimi diledim
Hiçbiriniz orada değildiniz olsaydınız sizden dilerdim
Yandığından çok yaktığım can için özür dilerdim
Bütün öfkelerimden özür dilerdim bütün bağırmalarımdan
İtmelerimden özür dilerdim çekip gitmelerimden
Gidememelerimden özür dilerdim gider gibi olup dönmelerimden
O orada olsaydı sabaha kadar özür dilerdim
Yoktu, yalnız ağaç vardı onunla sızana kadar konuştum
Ben o gece o ağaçtan bütün özürlerimi diledim!
Ben o gece ağacın tekiyle ağaç olmak istemiştim
Kediyle kedi olmak istemiştim çimenle çimen olmak
Şişeyle şişe olmak istemiştim neysem onun dışında herşey
Kaybolmak istemiştim tabiat izin vermedi
Ben o gece bütün bunları gerekçeleriyle açıklamıştım
İsimsiz bir ağaçla sızana kadar konuşmuştum... Ali lidar🌸
Şimdi, şu anda
Kaçsak burdan başı alıp nere gideriz?
Bilmeden hiç yol iz, boş verip ne varsa
Kitli kapılar açılsa
Uçsak birden, başı alıp nere gideriz?
Süzülüp isimsiz üzüm bağlarında
Kanadımız kırılmadan hiç