Alev görkemli bir aydınlıktan, olağanüstü bir güçten ve bir ateş sıcaklığından oluşur, ama bu görkemli aydınlık ışıtmak içindir; ateş sıcaklığı da yakmak için.
Herkesin umutla beklediği ikinci hayat, ikinci şans,sana seni unutturabiliyorsa ilk gibidir...
Ama insan unuttuğunu zannettiği anda uzun sürmeyecek mutluluklar doğar yüreğine...
İkinci hayat ilk hayata benzeyemez çünkü ilk olan yanlış anlaşılandır hep...
Güneş evreni ısıtmak için yaratıldığında insanın hayal gücüne maruz kalıp çok manidar yaşamıştır ikinci hayatını...
Herkes unutur ilk hayatını yavaş yavaş, ama günahın sevdiğin herşeyi kalbinde kendi ellerinle öldürmekse eğer unutamazsın...
Çünkü unutan şifa bulur kimileri ise cefa...
İçimde bir şeylerin yandığını düşünüyordum, ama yanan şeyin ateş değil de soğuk bir şey olduğunu bilmiyordum. Ateşin içindeki soğuk ateş, beni ısıtmak için değil, yakıp bitirmek için bile değil ama dondurmak için var olan ateş; yanı başında soğuktan buz kesileyim, kaskatı olayım diye var olduğunu bilmiyordum.
Aralarından göç etmeye mecbur bıraktıkları kâinatın manevi güneşi Hz. Muhammed, bu kez etrafında on bin parlak yıldızla Mekke ufuklarından bütün ihtişamıyla yeniden doğuyordu. Bu görkemli doğuşu yakmak için değil, ruhları ve gönülleri ısıtmak içindi.
Yaşamı güzel kılan, insanların birbirilerinin yüreklerini ısıtmak için bulabilecekleri iyilik dolu sözcüklerdir. Kimilerini ölene dek unutamazsınız, geriye dönüp baktığınızda anımsayacağınız tek şey size neler hissettirdikleri olacaktır.
Kış aylarında birden hastalandı Mustafa Hoca. Karlı bir günde, karısının ısrarlarına rağmen derse gitmiş ve vasıta bulamadığı için okula kadar yürümek zorunda kalmıştı. Onu yollamak istemeyen Jale Hanım'a, "Bu iş şakaya gelmez, demişti, "Bir mühendisi iyi yetiştirmezsek, sonra felâketlerle karşılaşırız; yapılar çöker, şakası yok
Dağlara bakarak geçirdiğim
Göğsümü ısıtmak için üç battaniyeyle örtüldüğüm
Bu kıştan sonra
Üflenip tozu kaldırılmış dünya
Sığmadı harflerime
Sığamadım sığamadım
Dünya karanlık ve dar
…yüreğinin derinliklerine işleyip orada kalacak bir şey söylemeliydi. Sumire’nin sonradan içini ısıtmak için kullanacağı, besleyici sözler. Bu güneş sisteminin üçüncü gezegeninde ki temeli belirsiz yaşamını destekleyecek, bir eksen, bir sütun oluşturacak sözler. Sumire bembeyaz not defterinin bir sayfasını açıp öylece bekledi.
İşte yazmak bu, diye düşündü. Bir görüntüye takılıyorsun, ondan hoşlanıyorsun ve onu okuyucunla paylaşıyorsun. Görüntüler, fikirler, karakterler, diyalog bunların hepsi meşaleler gibi, ısıtmak ve aydınlatmak ve birinden diğerine aktarmak için.
İlk baharın başlangıcı, ağaçların tomurcuklanıp çiçek açtığı, etrafa yayılan taze çiçek kokularının en güzel sabahıyla... Erken bir saatte uyanmış henüz o kış soğunu üzerinden atamayan evi ısıtmak için hazırladığı kovayı sobaya yerleştiriyordu. Salonda pencere kenarındaki demir karyolada, döşek yatakta yatıyor uyuklayan göz ucumla kibrit kutusunun o mistik sesi ve alevlenen ucundan yükselen dumanın odaya yayılan kokusuyla kendime geliyordum. Çıra tutuşmuş çam pürü ve kozalakla beslenmiş odunlar yavaş yavaş yanmaya odayı ısıtmaya başlıyordu.