İslâmi eğitimden geçmiş kadın sayısı korkunç şekilde azalmış, bir cihad okulu olan aile ocağı sönmüştür.
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Allah'ın indirdiği hükümlere itaat etmeyen kadınları «Ümmetimin fitnesi» şeklinde tavsif etmesi gerçeğini «Kadın fitnedir» şeklinde umumi hükme çeviren câhil kitleler «Cennet, annelerin ayakları altındadır.» Emr-i nebevisini unutmuş görünmektedirler. Bunun tabii sonucu olarak İslâmi eğitimden geçmiş kadın sayısı korkunç şekilde azalmış, bir cihad okulu olan aile ocağı sönmüştür.
Reklam
Netice olarak İslâm, iffetli bir toplum oluşturmak için evlilik dışı ilişkileri şiddetle yasaklamış, buna karşın evliliği özendirmiş ve kolaylaştırmıştır. İslâm"a göre doğal ve fıtrî bir gereklilik olan evlilik, hem kadın ve erkek için huzur ve sükûn kaynağıdır hem de yeni nesillerin sağlıklı olarak yetişebildiği en uygun ortamdır. Yapılan ideal bir evlilik, eşlerin hem dinî hayatlarını hem de ırzlarını ve nesillerini koruma altına alacaktır. Müslüman bir bireyin mutluluğu, uygun bir evlilikle; huzurlu bir toplum ise sağlam temeller üzerine kurulmuş aile yuvalarıyla sağlanacaktır. Diğer bir ifade ile ailenin korunması, toplumun da korunması ve geleceğe ümitle bakabilmesi anlamına gelecektir.
Sayfa 39
Türkçede "aile" kavramı bilindiği anlamı dışında erkek için "karısı" anlamına da sahiptir. Kadın için ise "kocası" anlamını içermediği için "eş"i işaret etmez. Kadın "aileye" sahip olamaz. Delaney çalışma yaptığı köyde evli bir kadına "Senin ailen kimler?" diye sorduğunda kadının mahcup bir şekilde durakladıktan sonra anne babası ve kardeşlerinden yani babasının ailesinden bahsetmeye başladığını ifade etmektedir.
Buna göre İslâm'ın öngördüğü nikâh, tarafların karşılıklı rızası ve gönül huzuru, şahitlerin tanıklığı, aile büyüklerinin onayı ile gerçekleşen aynı zamanda herkese ilan ve kadın için belirlenen mehir gibi şartları taşıyan nikâhtır.
Sayfa 55
İslam coğrafyasının nasıl adım adım işgal edildiğini, nasıl sömürüldüğünü, köleleştirildiğini, hedef ve ideallerinden nasıl uzaklaştırıldığını, ümmetimizin nasıl parça parça edildiğini, bu parçaların nasıl birbiriyle savaştırıldığını, vahdetimizi nasıl kaybettiğimizi anlamak istiyorsan önce Siyonizm'i tanımak zorundasın. Topraklarımızdaki
Reklam
Osmanlı İmparatorluğu'nun nüvesi olan beyliği bilindiği üzere göçer Türkmenler kurdu; göreli kadın-erkek eşitliği içinde. Ne yazık ki 13. yüzyıl sonunda İslam'ın akılcı çağı sona ermiştir ve Osmanlı Beyliği, Ortadoğu'da "İslam dogmatizminin kucağına doğmuştur. Buna karşın kadın, erkek ve çocukların hep birlikte yaşadığı "ocak" denen hane uygulaması, Fatih Sultan Mehmet'e kadar sürmüş, onun ölümünü izleyen dönemde Osmanlı yurdunda İslami mekân düzenlemesine yani "haremlik/selamlık" uygulamasına geçilmiştir. Yavuz Sultan Selim'in Mısır'la yetinmeyip halifeliği de fethetmesiyle bir- likte Türklerin göçer geçmişlerinden gelen eşitlikçi tutumları terk edip İslami aile düzenine ve toplum alışkanlıklarına teslim oluşu tamamlanmıştır
Örnekliğini kaybedenlerin, Müslümanları temsil etmesi düşünülemez bile. Bugün, vaaz ve nasihatten çok çoluk çocuğuyla İslam'ı yaşayan, aile boyu örnek olan Müslüman kadın ve erkek şahsiyetlere ihtiyacımız var.
Bir kimse başkasından hak isteyebilmek için önce kendi üzerine düşen vazifeyi yapmak mecburiyetindedir.
Ustad Hudeybi...
Ömrünü İslâm ’a hizmetle geçiren üstad el-Hudeybî, işkence ağırlaşsa, yollar daralsa, karanlıklar çökse, geceler uzasa, yıldızlar gözden nihan olsa, göz melûl ve mahzun olsa yine dâvasından asla dönmez. Genel mürşid, bütün âile efrâdının erkek, kadın ve çocuk olarak Nâsır hapishanelerinin zindanlarına atıldıklarını ve binbir türlü işkencelere maruz kaldıklarını görse bile onun kolu asla bükülmez, azim ve iradesi zaafa uğramaz. Çünkü onlar yalnız Allah’a inanmış ve Cemal Abdünnasır’a boyun eğmeyi şiddetle reddetmişlerdir.
Sayfa 37 - Cağaloğlu Yayınevi
936 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.