Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kurusallaşmış tasavvufa tepki - gemiyi terk edenler
Her tür gösterişten uzak olma temelinde bir tür gizli zühd fikrini savunmaktaydı. Zira onların temel hareket noktası gösteriş ve riyadan kaçınmaktı. Herhangi bir güzel halin insanlara zahir olması onlar için riya demekti. Bunun için ibadet ve güzel hasletlerin ortaya dökülmesine izin vermezler ve halk tarafından fasık [günahkâr] olarak bilinmek
Sayfa 65 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, KURUMSALLAŞMIŞ TASAVVUF: TARİKATLAR
MUTEZİLE...
"İnsanların doğumundan itibaren kaderinin çizildiği, kısmetine düşenin buna göre belirlendiği düşüncesi, İslam'ın temel ilkelerindendir. Buna göre herkesin günahları ve sapaları ÖNCEDEN bilinir. Kaderciliği ELEŞTİREN aydınlar ve siyasi akımlar, insanoğlunun önceden Tanrı tarafından belirlenmiş günahları için cezalandırılmasını kabul etmeyip bu konudaki şüphelerini ifade etmişler, bu inancı insan iradesini yok saydığı için insan haysiyetine de aykırı bulmuşlardır. "ŞÜPHECİLİK" adı altıda ortaya çıkan bu felsefi akım, zamanla eleştirel akılla da eleştirilerek "Matezile" akımının doğmasına yol açmıştı."
Reklam
296 syf.
1/10 puan verdi
Tam bir hayal kırıklığı. Bu tarz bir kitabı okurken yazarın tüm düşüncelerine katılmak tabiiki beklenemez ama bu kadar da uzak kalacağını düşünememiştim. Yazar kitapta bahsettiği tüm ‘mağdurolojileri’ kendisi yapmış. Kitabın yarısında Lübnanlı bir Yahudi olmasını vurguluyor ve bu ‘mağduroloji’ üzerinden sürekli İslam eleştirisi yapmayı kendine görev ediniyor. Bilim kitabı diye aldığım kitap din kitabı çıktı(!) Üstelik bir mülteci olmasına rağmen (sığındığı ülkeyi kendi ülkesi olarak sayarak) mevcut göçmen politikalarınında fazla esnek olduğunu eleştirebiliyor. Yaşamı ve savunduğu şeyler bana çok tezat geldi. Okunmaya değer sayfalarını toplasanız 50 sayfa anca yapar bence, çünkü kitabın vadettiği ‘bulaşıcı fikirler sağ duyuyu nasıl öldürüyor?’ konusu ancak o kadar işlenmiş. Kendisini ‘gerçek savunucusu’ ilan eden yazarımız kitapta Türkiye dahil bir çok ülkeyi terörist ve soykırımcı olarak nitelendirmesine rağmen İsrail’i ‘düşmanlarına taviz vermeyen’ bir ülke olarak nitelendiriyor. Kısacası yazarı gerçek savunucusundan ziyade ‘kendi fikirlerinin savunucusu’ olarak nitelendirebiliyorum sadece. Ve bir çok konudaki düşüncesi bana iki yüzlü geldi. Genel olarak bana hitap eden bir kitap değildi, başka fikirleri de okumak adına yarım bırakmayıp devam ettim ama etmeseymişim de olurmuş :)
Toksik Zihin
Toksik ZihinGad Saad · Okuyan Us Yayınları · 202128 okunma
Batı 'da görülen üç din de -Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyet- Sami kültüründen kaynaklanır. islam dininin kutsal metni olan Kur'an ile Eski Ahit birbirine yakın Sami dillerinde yazılmıştır. Nitekim Eski Ahit'te "Tanrı" anlamına gelen sözcüklerden birinin dilsel kökü ile islamiyetteki Allah sözcüğünün kökü aynıdır.
Sayfa 173 - Pan Yayıncılık, 24. Basım, Kasım 2009Kitabı okudu
Ölümden Sonrası
... Dünyada iken onları tanıyışımdan bin defa üstün hakikat vasıtalariyle tanıyor ve biliyordum ki yanımdakiler onlardı: En güzel, en sevimli halleriyle, o rüyalarda gördüğüm halleriyle onlardı. Ama ben gözle mi görüyor, kulakla mı işitiyor, ellerle mi dokunuyordum? Hayır. Bende tanıyan yalnız bir meleke idi. Gözlerimden daha kuvvetli gören,
Sayfa 283 - Dergah Yayınları, 8. Baskı: Mayıs 2016Kitabı okudu
Turancılık
Turancılık, Türkiye'de 60 yıldan beri tartışılan bir konudur. Zaman zaman Türklerle akraba milletleri de içine alan bir sistem halinde düşünülmekle beraber bugün Turancılık deyince Türkiye'de anlaşılan şey tarihi mirasları da dahil olduğu halde bütün Türklere tek devlet halinde birleştirmek ülküsüdür ve her Ülkü gibi nesillere bakan kan
Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Reklam
Bir zamanlar İmam Âzam’ın, bir evin civarında güneşin sıcağı altında beklediğini gördüm. Kendisine: “Niçin duvarın gölgesine girmeyip güneşin sıcağı altında duruyorsun? diye sorunca: “Bu evin sahibinde bir miktar alacağım vardır, eğer evin gölgesinde gölgelenirsem bir menfaat elde etmek düşüncesi akla gelebilir korkusuyla gölgelenmiyorum, çünkü bunun faiz olmasından korkuyorum.” cevabını verdi.
Sayfa 23 - Yezîd b. HarunKitabı okudu
304 syf.
·
Puan vermedi
Esenliğin Bir Yolu: Ekonomide Çözüm
Esenliğin Bir Yolu: Ekonomide Çözüm ❅ ❅ ❊ ❊ ❅ ❅ ❊ ❊ Yazının tamamı bir süre sonra yayınlanacak. ❅ ❅ ❊ ❊ ❅ ❅ ❊ ❊ Mezkûr bir katkı olan İslâmî ahlâk değer ilkelerine ve ekonomik aktivitenin insan mutluluğuna derinde tutulan bir adalet anlayışından neşet etmekte ve sosyal fayda mefhumu da insan eyleminin baş etkeni hâline gelmektedir. İslâm İktisadı, karakteristik bağlamında insan davranışlarını sosyal fayda temyizine bir ahlâkî kutsama halesi ekleyerek düzenleyebilir. Müfrit bir baskı uygulamadan ya da insan doğasını değiştirmeye çalışmadan, kalbi arındırmayı, zihni keskinleştirmeyi ve Müslümanların dinî olarak dayandığı inançları ile aslî kimlik duygusunu anımsatarak aşkınlıkla sonuçlanmayı hedefler. Dünyevî ve rûhânî güdülerin yekvücut olduğu mükemmel bir yaşam biçimi olarak İslâm; ekonomik olarak yararlı olmanın yanı sıra Allah sevgisi haricinde verme eylemi, ekonomik kazanç için duyulan yıpratıcı iştahı dizginler. Kaynakça: Syed Nawab Haider Naqvi, Ahlâklı Olmak ve İnsanın Esenliği Üzerine Görüşler: İslâm İktisadına Bir Katkı, çev. Miraç Çeven, İktisat Yayınları, İktisat Düşüncesi Dizisi-7, 1. Baskı 2019, 300 sayfa. Yunus Özdemir
Ahlaklı Olmak ve İnsanın Esenliği Üzerine Görüşler
Ahlaklı Olmak ve İnsanın Esenliği Üzerine GörüşlerSyed Nawab Haider Naqvi · İktisat Yayınları · 20192 okunma
Cebren ve Hile ile
Cebri düşünceye sahip olan bireyin bu tutumu Emevîler'in bu iktidarını meşrulaştırmak için de kullandıkları bir yöntemdi.Bu doğrultuda onların cebr düşüncesinden faydalanmak istemeleri ve eylemlerini "Allah'ın takdiri"ne bağlamaları cebr fikrinin ivme kazanmasını sağlayan siyasi zemini oluşturmaktaydı." Emevîler kaza ve kader ile eş anlamlı olarak Allah'ın önceden bilgisiyle iktidarı kendilerine verdiklerini iddia ediyor ve iktidar uğruna yaptıkları bütün savaş ve haksızlıkları mecbur kılanın Allah olduğu sonucuna varıyorlardı." Suffiye 185 Cebr düşüncesi ile hareket eden günümüz İsrail 🏴‍☠️ Sadece Müslümanlara zarar vermek ile kalmayıp, imanın şartı gereği peygamberlerine iman ettiğimiz Hz Musa ya indirilmiş olan Tevra'tın tahribiyle "vaad edilen topraklar" cebr düşüncesi ile siyasi zemini oluşturduğu aşikar. (Emevîler'in İslam'a olan zararları da ... Örn: "Emeviler döneminde mevali adıyla anılan Arap olmayan Müslümanlar Araplarla eşit sayılmıyordu.")
İslâmî cihadı vatan müdafaası gerekçesine bağlamak isteyenlerin bu düşüncesi, yöntemi dikkate almamak ve vatanı ondan daha önemli saymak anlamına gelir. Bu düşünce, İslâm'ın bu konudaki anlayışına uymayan, İslâmî bakış açısına aykırı türedi bir düşüncedir. İslâm anlayışında; akîde, bu akîdeyi dışa vuran yöntem ve bu yöntemin egemen olduğu toplum dikkate alınır. Toprak ise tek başına hiçbir değer ve ağırlık ifade etmez. İslâm düşüncesinde toprağın değeri, üzerinde Allah'ın hakimiyetinin ve koyduğu yöntemin geçerli olmasındadır.
Sayfa 94 - Beka YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.