Boynumuz Ağrıdı Batıya Bakıp Durmaktan
"İslam bizi geri bıraktı, Batı karşısında yenilgilerimizin sebebi İslam'dır!" hükmü, giderek bir inanç, bir yaşama biçimi halini aldı. Bunu da modernlik kisvesi altında hınç ve taassupla dolu telkinler halinde yaydılar; bu tür ideolojilere ve akımlara neredeyse meşruiyet kazandırıldı... Bu yanılgıların ortasında doğdum ve yetiştim. Gerçeğin ise tam tersi olduğunu pek çok bedel ödeyerek idrak ettim.
İslâm ve Batı ilişkilerini ele alırken kullandığımız kelimeler konusunda dikkatli olmamız gerekiyor. Bir gerçeği belirtmesi gereken kelimeler, bazan neredeyse o gerçeği anlamamızın önündeki en büyük engel haline gelebiliyor .
Reklam
Avrupa ve İslam Mirası
Şayet Avrupa, artık bütün tarihin merkezi gibi görülmekten vazgeçilir ve insanî gelişme bir bütün olarak değerlendirilirse, 7. yüzyıldan 14. yüzyıla kadar bir kara deliğin olmadığı, aksine tarihin en parlak medeniyetlerinden birinin, yani İslâm medeniyetinin ortaya çıktığının kabul edilmesi gerekir. Bazen "demir çağı" adı da verilen “karanlık” bir dönemin ardından Grek medeniyetinin belge ve bilgilerine Rönesans hiç de öyle doğrudan ve dolaysız bir şekilde mirasçı olmuş değildir. Ne Hıristiyanlık Helen dehasının bir uzantısıdır, ne de Aziz Toma (Saint Thomas) Aristoteles'in halefidir. Hz. İsa dünyaya gelmezden üç asır önce Arşimet'in ölümüyle birlikte askıya alınan ilimlerin gelişim seyrini Galile de yeniden başlatmamıştır. Dolayısıyla Batı'nın "gözkamaştırıcı tekbaşınalığı” (bilim, teknik ve sanatta her şeyi sadece ve sadece Batı yapmıştır iddiası) tam bir yutturmacadır. Yalancı bir rüya gibi kurtulunması gereken ve Avrupa'yı dünyanın merkezi gösteren birinci efsane işte budur! İslâm medeniyeti, bin sene boyunca geçmişi zenginleştirdi ve geleceği hazırladı. Bin sene boyu üstlenip yüklendiği bir kültürü İspanya ve Sicilya yoluyla Avrupa'ya aktardı.
Sayfa 136Kitabı okudu
İslâm ve Batı'yı kardeş medeniyetler olarak gören pek çok Batılı ve müslüman düşünür var. İslâm ve Batı medeniyetleri, aralarındaki önemli farklara rağmen çatışmak zorunda değildirler. Bir arada yaşamanın asgari şartı, herkesin kendi kalarak ortak iyide uzlaşmasıdır. Adil, katılımcı ve eşitlikçi bir dünya düzeninin anlamı, herkesin aynı şekilde düşünüp yaşaması değil, farklı görüşlerin bir arada var olma kararlılığını göstermesidir.
Son olarak şu hususun altını çizelim: İslâm ve Batı medeniyetleri arasındaki ilişkinin bir savaşlar ve çatışmalar tarihinden ibaret olduğunu söylemek, en hafif deyimiyle eksik ve yanlı bir değerlendirmedir. Bu uzun tarihte medeniyetler çatışmasını körüklemek isteyenlerin kullanabileceği pek çok malzeme vardır
Kadına hayvandan daha aşağı muamelelerde bulunup onu aşağılayan Batı, gaddarın masum ve mazlumları suçlaması gibi onun kahredici kadın planını tanımayan her cemiyet yapısını kadın haklarını gasp etmekle itham etti ..
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.