İslam'ın Yayılmasında Tek Faktör Askeri ve Siyasi Güç müdür?
Misyonerlerin iddia ettikleri gibi İslâm'ın yayılmasında tek faktör askerî ve siyasî güç olsaydı, bu faktörün her yerde ve bütün koşullarda etkili olması gerekirdi. Ve doğal olarak siyasî ve askerî gücün yitirilmesiyle birlikte dinsel gelişme ve yayılmanın da sona ermesi gerekirdi. İslâm'ın yayılmasına hizmet eden halklar, İslâm'ı
Sayfa 245-246
İslam Bütünüyle Devrimcidir
Devrimci olman demek; Nasıl ustaca savaşacağını, iyi bir asker olacağını bilmen Ya da Hararetle slogan atan bir insan olmak değildir! Devrimci olman demek; Hayatının bütününde ...
Reklam
Dinsel reform. Cumhuriyetle birlikte din adamlarının ve kurumlarının gücü ortadan kaldırıldı. Dünyevi alan ile dinsel alan birbirinden ayrıldı, dinsel alanda reform ve dinin ulusallaştırılması denendi. Bu eğilime uygun olarak İslam uygarlığına ait sosyal ve kültürel simge ve pratikler tasfiye edildi ve/veya bunlar batılı karşılıkları ile
Toplumun değişim süreci, devlet eliyle bir ideoloji temelinde inşa edilmeye çalışılırken ulus kimliğinin ne şekilde belirleneceği de önemli bir mesele olarak ortaya çıkmıştır. Cumhuriyetin kurucuları düşünce olarak bağlı oldukları ve sürdürdükleri Jön Türk-İttihat ve Terakki geleneğini takip ederek milli kimliği zamanla, özellikle de 1930'larda İslam'ı ötekileştirerek inşa etmeye çalışmışlardır (Karpat, 2009, s. 321). Karpat'ın bu tespitleri dolayısıyla, Türkiye'de yeni bir sosyal gerçeklik üretmeyi hedefleyen devlet ideolojisinin, sosyal gerçekliğin temel dinamiklerinden birini eskisine göre daha işlevsiz bir hale getirmeye çalıştığı söylenebilir.9 Ancak hangi ideoloji temelinde gerçekleştirilmeye çalışılırsa çalışılsın siyasal uygulamaların hesap edilemeyen boyutları ortaya çıkmaktadır. Bir ideoloji, ideallerini hayata geçirir| ken kendisine karşı ideolojilerin üretilmesine de kaynaklık | edebilmektedir. Genelde de durumun bu şekilde karşılıklı olarak üretildiği tarihsel tecrübeyle görülebilir.
SAVAŞ MEYDANINDAN ALINAN DERSLER
Belirgin bir şekilde, bu yeni tehditlere karşı koymak için yeni önlemler alınmalıydı. Bazı önlemler kabul görmüş İslam düsturlarını ihlal ediyordu. Ulemanın önde gelenlerine soruldu ve onlar da iki temel değişikliğe izin verilmesine onay verdiler. İlki kâfir hocaları kabul edip eğitimlerine Müslüman öğrenciler vermekti. Bin yıldan daha fazla zamandır dıştaki kâfir ve barbarları, İslam topraklarındaki işler için ham kas gücü sağlamaları ve İslam inancına dönmeleri haricinde değerli bir şeye sahip olmadıkları için hakir görmeye alışan bir uygarlık için bu sarsıcı derecede büyük bir yenilikti. İkinci değişim kâfirleri, diğer kâfirlerle yapılan savaşlarda müttefik olarak kabul etmekti. Osmanlılar savaşlarında bölgesel olarak toplanan Hıristiyan birliklerini, hatta ortak bir Hıristiyan düşmana sahip oldukları Hıristiyan güçlerinden alınan ve destek olarak görev verilen grupları kullanırdı. Osmanlı kayıtları İslam'ı benimsemiş Balkan halklarından olanlara ek olarak Hıristiyan kaldığı halde Osmanlı birliklerindeki destek kuvvetlerinde hizmet veren Hıristiyanlar olduğunu gösterir.
Laiklik
Fransa'da ihtilal, din özgürlüğünü getirmiş ise de, 1789 Hukuk Beyannamesinin başında “ulu tanrının huzurunda ve koruyuculuğu altında sözleri yer almış ve devletin resmi mezhebi Katoliklik olarak korunmuştur. Fransa'da laiklik ancak, XIX. yüzyıl sonunda tam anlamıyla gerçekleşmiştir. Batının bazı ülkelerinde örneğin; İspanya, Portekiz, Yunanistan ve diğer bazı küçük Avrupa memleketlerinde bugün hala bu devletlerin resmi dini vardır. Din adamları bu ülkelerde önemli aktif siyasal roller oynamaktadırlar. Fakat bu devletlerde laik kanunlarda din, vicdan ve düşünce özgürlükleri güvenlik altındadır. İslam ülkeleri de birkaçı hariç (Yemen, Suudi Arabistan gibi) genellikle laik kanunları kabul etmişler ve etmektedirler. Çağımızda din, vicdan ve düşünce özgürlüğü, insanlığın din kadar kutsal ve doğal hakları arasına girmiş bulunmaktadır. Bugün dünyada din ile devlet ilişkileri bakımından çeşitli uygulamalara rastlamaktayız. Bu sistemler çeşitli tipte anayasalarla müspet hukuki alana girmiştir. Günümüzde teokratik veya yarı teokratik anayasalar sayısı çok azalmıştır. Devletlerin çoğunda, ekonomik ve sosyal rejim farklılıkları ne olursa olsun, laiklik ilkesine yer verilmiş, din kurallarının devlet yönetiminde bir rol oynamaması esası kabul edilmişti.
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.