... Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem
Ki beyaz bir kadındır
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım...
İnsan ki anılardan bir buluttur
Hayatın sonsuzluğa akıp giden göğünde
Savruldukça çoğalır çözüldükçe birikir…
Düşmeden son damlası toprağın rahmine
Kim bilir kaç mevsim görür
Kaç rüzgâr geçirir…
Alt tarafı;
Bir çiçek koklayıp,
Bir hayvan sahiplenip,
Birkaç insan tanıyıp,
sevip gidecektik bu dünyadan.
Nasıl kötü biz zamana denk geldi,
Ömrümüz...
Nazım Hikmet
Düş bahçelerim yağmalanıyordu,
Herkes payına düşeni alıp giderken.
Bütün kimsesizliğimle,
Bütün çaresizliğimle,
Bütün çıplaklığımla, kalıyordum karanlığın koynunda;
Üşüyordum,
Tepeden tırnağa buz kesiyordu yalnızlık.
Saat on ikiyi beş geçiyordu.
Saatin kaç olduğunu biliyor musun?
Duvarda çiviye asılı bir takvim sallanıp duruyor
Her sabah birileri gelip,
Bir yaprak daha koparıyor ondan görünmez elleriyle.
Üç gündür yağmur yağıyor
Yakıyor artık ellerimi kitaplarım.
Dışarıdan zincirleme silah sesleri geliyor...
...Geçti ömrüm iklimden iklime
Yuva yaptım kaç paket cigaranın bacasına
Yorgunum, kahvem çamur gibi
Batmaya da razıyım, artık beni anla
Yeter ki sen beni
Hiç yazamayacağım bir romanın kollarına atma.