“Nefes” adıyla anılan ölümsüz bir varlığın (şahsiyetin ) rivayetleriyle selamlıyorum sizi.
Asırlar boyunca kimi yazılı kimi sözlü kaynaklarla bahsedilen günümüze de değişe dönüşe ulaşan birbirinden esrarengiz hikayelerle.
Kimdir bu Nefes? Gerçekten aramızda yaşamakta mıdır? Yoksa pireyi deve yapan zamanın mübalağası ile efsaneştirilmiş midir?
"Bazı sırları bilmemek seni daha güçlü kılar. Çünkü sırları çözmek dönüşsüz bir yoldur. Bir daha o cevabı görmezden gelemezsin. Bilmemenin çaresi vardır ama bilmek ölümcül bir günahtır, bunu biliyorsun zaten."
(Bir Şarkıya Saklı - İsmail GÜZELSOY)
Istırabı dindirmek için onu anlamak elzemdir. Bir şeyi anlamak için onun tersine vâkıf olmak şarttır. Tersini bilmediğimiz hiçbir şeyi tam manasıyla anlama şansımız bulunmaz.
Bir insan deli olduğunu bilirse artık delilik yapmayacağından, delilik aslında deli olduğunu bilmemenin ta kendisidir. Deli olduğunu biliyorsan o zaman da deli olmadığın anlamına mı gelir bu? Ne tuhaf!
Biz anlamaktan korktuğumuz için anlaşamıyoruz aslında. Anladığımız zaman sevmek zorunda kalacağımızdan mıdır, nedir? Oysa sadece gönlünü ve aklını serbest bırakan birinin anlayamayacağı hiçbir karmaşa yoktur bu evrende. Kendi karmaşamız, bulanıklığımız dahil…