Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ekrem

Ne olduğunu söyleyebilen her insan, kendi çapında Roma imparatorudur. Fena unvan değil doğrusu; insan olmak, kendini var etmesini bilmektir.
Reklam
Öyle duyumlar vardır ki aslında birer uykudurlar; bir sis tabakası gibi aklımızı tamamen işgal eder, düşünmemize de, hareket etmemize de engel olur, varlığımızı açıkça sürdürmemize izin vermezler.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Benimde.
Bugün, sık sık yaptığım gibi düş kurdum, hayatımın tinsel tarafı büyük oranda bu amaçsız ve değersiz düşlerden oluşur.
Bütün bunlar gelip geçiyor ve hiçbiri bana hiçbir şey ifade etmiyor, hepsi yazgıma yabancı – hatta kendi yazgılarına bile yabancı: bilinçdışına ait şeylerden, insanın başına tuğla düşünce rasgele salladığı küfürlerden, bilinmeyen seslerin uzaklardaki yankılarından oluşan bir karışım – kolektif varoluş salatası.
Reklam
Böyle bakınca pek çok hasta mağdur olmamış mıdır?
Psikanaliz ve psikiyatri çevrelerinde korkuyla ve korkuyu ortaya çıkaran koşullarla ilgili yanlış varsayımlar bulunmakta­dır. Bunların, hastalarımızın kaygıları ve korkularını anlama kabiliyetimiz üzerinde olumsuz etkileri olmuştur.
Sessizlik ve Depresif Çömeliş
Diğer araştırmacılar yavru maymunları çok daha uzun süreli (6 günden 4 haftaya uzayabilen) ayrılıklara maruz bı­rakmışlardı. Bütün gözlemciler domuz kuyruklu ve alyanaklı maymunların ayrılıktan hemen sonraki 24 saat içerisinde aşırı bir huzursuzluk sonra da yaklaşık 1 hafta biraz daha fazla sü­ren bir sessizlik dönemi geçirdiğini belirtmiştir. Bu sessizlik döneminde yavrular çok az oyun oynamış ya da etkinlik göstermiş daha ziyade depresif bir şekilde çömelerek oturmuşlardır.
En bayağı varlıklara sevgiyle yaklaşan, merhameti sadece diğer insanlara değil en aciz varlıklara da uzanan, Tanrıyı andıran anlayışıyla güneş sisteminin hareketlerine ve yapı­sına nüfuz eden bütün soylu nitelikleri haiz insan, bu yüce güçlerine rağmen halen bedeninde aşağı soyunun damga­sını taşır. CHARLES DARWİN 1871)
William James'in (1890) "bebeklikte dehşetin en büyük kaynağı yalnızlıktır" ifadesi de oldukça dikkat çe­kicidir.
Gördüğümüz gibi, benzer durumlarda kimlik “talan olur.” Judith şöyle der: “hiçbir şey hissetmiyorum, hiç, her şeyimi yitirdim; önceleri neşeliydim, sevinçliydim, dostlarım vardı, haftada üç kez koşuyordum, tatile gitmeyi seviyordum, ar­tık hiçbir şeyim yok, hiçbir şeyi arzulamıyorum, neyi sevdi­ğimi bilmiyorum; arkadaşlarım onları terk etmiş olduğum için bana kızıyor olmalılar: tam bir boşluk.”
Reklam
değerler, ilkeler kazınmıştı. Bizler mikro canavarlar mıyız?
Oldukça geleneksel bir burjuva aileden geldiğimden evliliğin sonsuza dek sürdüğü fikrine alışkındım. Daha çocukluktan itibaren kafama değerler, ilkeler kazınmış­tı... ama her şey kötüye giderken bunun pek anlamı yok­tur ve anlayışsızlık ilişkiyi kangren eder.
Daimi bir gösteri sahnesi olarak tahayyül edilen toplu­mun çağdaş kültürü -görünme, taklit kültürü- isterik sayı­sındaki bu artışı beslemektedir.
Tartışma, otorite kırıcı olarak algılanıyor.
Tartışma, ne için olursa olsun, kaçınılmazdır. Çatışmasızlık bir yanılsamayı temsil eder; çatışma fobisinin, yüzeysel anlaşmayla derinden tahrip olmuş ilişki üzerinde yıkıcı et­kileri vardır.
Öteki'nin Benden çalacağı şeyler varmış. Düşmanlık.
Bir yandan, hepimiz birbirimize benzer hale geliyoruz, androjin oluyoruz, diğer yandan kro­nik bir benmerkezciliğe doğru evriliyor, yalnızca kendimize bakıyoruz, ötekinden bizi tatmin edecek hazineler bekler­ken sonuçta öteki giderek önemsizleşiyor.
293 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.