İsmail

İşin aslı, kendi kendini yönetme alışkanlığını tamamen terk etmiş insanların, kendilerini kimin yöneteceğini doğru seçmeyi nasıl başarabileceklerini anlamakta güçlük çekiyorum. Hizmetkarlardan oluşan bir halkın yapacağı seçimlerden özgürlükçü, enerjik ve bilge bir hükümetin çıkabileceğine inanmak mümkün değil.
Reklam
Demokratik devrim henüz sıcakken kendileriyle çatışan eski aristokratik iktidarları yıkmakla meşgul insanlar güçlü bir bağımsızlık ruhuyla canlanmış görünür, ancak eşitliğin zaferi hitama erdikçe kendilerini yavaş yavaş bu eşitliğin uyandırdığı doğal güldülere kaptırarak toplumsal iktidarı güçlendirir ve merkezileştirirler. Onlar eşit olabilmek için özgür olmak istemişlerdir ancak eşitlik, özgürlüğün de desteğiyle giderek yerleştikçe özgürlüklerini daha da zora sokmuştur. Bense itiraf etmeliyim ki, çağdaşlarımı pek heyecanlandırır görünen özgürlük ruhuna hiç güvenmiyorum. Günümüz uluslarının kargaşalı olduğunu çok iyi görüyorum ancak bana pek de özgürlükçü gelmiyorlar ve tüm tahtları sarsan bu hengâmeden egemenlerin çok daha güçlenmiş olarak çıkacaklarından kaygılıyım.
Bir yanda en sağlam hanedanlar sarsıldı yada yıkıldı, halklar onların kanunlarının sustasından köşe bucak kaçıyor; senyörlerinin ya da prenslerinin tahakkümünü yıkıyor ya da sınırlıyorlar. Hiç devrim sürecinde olmayan ulusların hepsi de en azından kaygılı ya da kaynaşma içinde görünüyor; aynı isyan ruhu onları da canlandırıyor. Öte yandan, bu aynı anarşi devrinde ve böylesine itaatsiz halklar nezdinde, toplumsal iktidar imtiyazlarını sürekli artırıyor; daha merkezi, daha girişimci, daha mutlak, daha yaygın bir hal alıyor. Yurttaşların her anı kamu yönetiminin denetimi altında; sanki farkına varmadan ve bilmeden her gün ona, kendi bireysel özgürlüklerinin yeni bir parçasını feda etmeye sürükleniyorlar ve yine an gelip tahtları deviren, kralları ayakları altına alan bu aynı insanlar, en basit bir memurun iradesine gitgide daha dirençsizce boyun eğiyorlar.

Reader Follow Recommendations

See All
Açlara ekmek, hastalara bakım ve barınak, işsizlere iş vermeyi devlet neredeyse tek başına üstlenmiş ve kendini tüm dertlerin neredeyse tek dermanına dönüştürmüş durumda. Hayır işleri gibi eğitim de günümüz halklarının çoğunda ulusal bir meseleye dönüştü. Anne çocuğu elleriyle devlete teslim ediyor ya da devlet onu annenin kollarından alıp kendi memurlarına emanet ediyor. Her nesle duygular ilham etme ve fikir aşılama görevi devletin memurunda. Diğer tüm alanlarda olduğu gibi eğitime de tek tip hakim. Özgürlük gibi, farklılıklar da günden güne yok oluyor.
Demokratik bir halk ne kadar nadan olursa olsun, onu yöneten merkezi iktidar asla aydınlıktan tamamen mahrum kalmaz çünkü ülkede bulunabilecek en ufak bilgiyi kolayca celbedebildiği gibi, gerektiğinde bunu dışarıda da arayabilir. Dolayısıyla demokratik olduğu halde cahil olan bir ulusta çok geçmeden egemenin düşünsel sığasıyla tebaalarının her birinin sığaları arasında müthiş bir farkın oluşması kaçınılmazdır. Bu da egemenin tüm kuvvetleri kolayca elinde toplamasını sağlar.
Reklam
Reklam
693 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.