Menfaatini koruma dürtüsü her ferdi, her insan öbeğini, her meslekî topluluğu harekete geçirebildiği için her türlü organizasyonun önemi artıyor. Böylelikle hem iyi örgütlenen güçleniyor, hem de güçlenen iyi örgütleniyor. Toplumun kültürü para, toplumun iradesi parayı artırmak olunca toplum yönetimi paranın iktidarı şeklinde ortaya çıkabiliyor. Dünya sistemi dediğimiz yapı, bu iktidarın tezâhürü olarak etkinliğini bütün insan toplulukları üzerinde gösterebiliyor. Dünya sistemi menfaatini koruma dürtüsünü istismar ederek dünya üzerinde insanların birliğini sağlayacak bir oluşumu gerçekleştirmiş değil. Bilâkis insanları para esasına dayalı bir hiyerarşiye zorlayarak bölmüş ve her küçük farktan sistemin işleyişine yarayacak sonuçlar elde etmeye yönelmiştir.
Ne var ki bu ülkelerde toplumun kültürü, iradesi ve yönetimi temel tutmayacak şekilde "oluşturulmuş", böylelikle Asya, Afrika. Latin Amerika ülkelerinde yırtıp yapıştırma türünden bir millet anlayışı geçerli kılınmıştır. Bir ülkede kapitalist ilişkilerin gelişme oranı o ülkede menfaat birliğinin kurulmasını kolaylaştırmakta, dolayısıyla millet ve refah düzeyi birbirine yakın kavramlar haline girebilmektedir. Denetim altında tutulan ülkelerde yönetimin toplumun çoğunluğunu teşkil eden ve yönetimin geleceğini teminata bağlayacak olan insan çoğunluğuna sahip olduğundan yüksek bir hayat düzeyi vaadedemeyeceği için ve korunmasını beklediği bir refah düzeninin zaten o çoğunluğa ulaşmamış bulunduğu bir gerçek olduğu için "millet" kısa vadade toplumdaki en köklü insanî değerlerin istismarı suretiyle oluşturulmak istenir.
Reklam
Asya'nın ve Afrika'nın toplumları gelişim şartları ve gelişim süreçleri Avrupa'daki toplumlara hiç benzemediği halde belli siyasî, sosyal ve iktisadî kalıplara uymaya zorlandılar. Millet (nation) bu kalıpların en anlaşılmaz olanıdır. Bugün aklı başında hiç kimse Kongo milletinden veya Kamboçya milletinden ne anlamak gerektiğini açıklayamaz. Aynı anlamsızlık Yugoslavya için de, Suriye için de geçerlidir.
Her toplum kapitalizmin baskısı altında millet olabilmek için kendine bir dayanak aramakta, bu arayış içinde kendine en kolay ve en çabuk güç temin edecek değerleri harekete geçirme mecburiyetini hissetmektedir. Son üçyüz yılın gelişim şartları Avrupa milletlerine kendi başlarının çaresine bakmak için bazı tutamaklar sağlamıştır diyebiliriz. Sözkonusu tutamaklar aynı zamanda Avrupalı olmayan toplumların da başını yiyen etmenler haline kolayca girebildiler.
Bir devlet yükseliş halinde ise devletten anlaşılan bir amaçtır, düşüş halinde bir devletten anlaşılan da baskıdan başka değildir.
Reklam
Uzak nedir? Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
Sayfa 223
Ne acelemiz vardı? Kime kavuşacaktık? Yokuşu göze almak mı, niçin? Bir geçit! Nereye açılmak için gerekti bize? İsmet Özel
"Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar."
Uzak nedir?
"Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için gidecek yer ne kadar uzak olabilir?"
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.