Mahkeme sürerken Ankara'dan, kendisi de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Adalet Bakanı Hasan Dinçer,nöbetçi savcıyı aramıştı: "Hakime söyle; bu eylemciler mutlaka cezalandırılmalı!" demişti. Nöbetçi savcı duruşma sürerken salona girip hakime, bakanın mesajını iletmişti. Hakim de, "Bakan beye hürmetlerimi ilet; ben kanunları onların beline vuracağım. Hatta onları kışkırtan İsmet Paşa'nın beline vuracağım. Merak etmesin," cevabını vermişti. Genç hukuk öğrencileri, adaletin nasıl siyasetin emrine girdiğini orada gözleriyle gördü.
5O'lerin sonuna doğru, tam da siyasal ortamın kızıştığı dö­nemde İsmet İnönü Sivas'a geldi. Büyük tezahüratla karşılandı. Paşa'nın açık havada miting yapması yasaklanmıştı. O yüzden Yalçın Sineması'nda bir konuşma yaptı. Salon hıncahınç doluydu. Deniz, yakın arkadaşı Aydın Çubukçu ile birlikte aralardan toplantıya sızıp Paşa'yı dinledi. Aydın, CHP'nin Sivas il başkanı, eczacı Şevket Çubukçu'nun oğluydu. İnönü Sivas'a geldiğinde hep onların evinde kalırdı. İki kafadar, İsmet Paşa'nın elini öpmeyi kafaya koydular. Aydın için iş kolaydı; o ne de olsa kendi evine gidecekti. Deniz'in işi zordu; çünkü eve giden bütün yollan polis kontrol altına almış, kimseyi yaklaştırmıyordu. Deniz okulda Aydın'a, "Çıkışta beni sizin eve götür;" diye tutturdu. Aydın ise, "Ben bile giremiyorum, seni nasıl sokayım," diyordu. "Ben gireceğim, görürsün sen," diye iddialaştı Deniz. Aydın eve gittiğinde Deniz'i karşısında gördü. Paşa'nın elini öpmüş , gülümsüyordu. 12 yıl sonra Paşa, o gün elini öpen çocuğu ipten almak için çabalayacaktı.
Reklam
"Küçük Asya Ordusu" adı verilen Anadolu'daki işgal güçlerine destek vermek için genel seferberlik ilan edildi. Elli bini aşan asker, taze kuvvet olarak Anadolu'ya gönderildi. Yunan güçleri böylece, İsmet Paşa'nın komuta ettiği Ankara milli ordusuna karşı makinalı tüfekte 6 misli, topta 3 misli üstünlüğe sahip oldular. Uçakları ve 800 kamyonları vardı. ismet Paşa ise, ordusu için kağnı, deve, öküz ve atı zor buluyordu. Bir tek kamyona bile sahip değildi.
Lozan Konferansı'na hazırlık yapılırken, Lozan'a gidecek heyetin başkanının kim olacağı konusunda Türk hükümeti içinde anlaşmazlık çıktı. Heyet-i Vekile Reisi (Başbakan) Rauf Bey, beraberinde danışman olarak İsmet Paşa'yı götürmeyi düşünerek, bu mevkiye istekli bulunuyordu. Ama Rauf Bey Lozan'a gönderilmedi. Rauf Bey'in Batılı devletlere olan sempatisini bilen ve her alanda onlara ödün vermeye hazır olduğundan korkan Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey'in gönderilmesine kesin olarak karşı koydu.
Sayfa 180
Mustafa Kemal Paşa bir gün bana, Curzon'un Musul petrolleriyle kişisel ilgisi olduğunu söylemişti. Curzon Musul'daki 'Turkish Oil' şirketinin ortaklarındanmış. Sultan Abdülhamid bir zamanlar Musul petrollerinin sahibiymiş. Abdülhamid'in varisleri kendi haklarını Amerikalılara devretmişler. ABD 'Standard Oil'in çıkarlarını savunuyormuş. Amerikan temsilcisi Chaild, Musul'un 'açık kapıları' olması gerektiğini söylemiş. Mustafa Kemal, ''Musul İngilizler için, Kürdistan'a en yakın bir bölge olarak çok önemlidir,'' dedi. ''İngilizler Musul'u, tamamen anlaşılır amaçlar için ellerinde bulundurmak isterler. Çünkü Musul, Sovyet Rusya'ya, İran'a en yakın bir yol, Türkiye'ye baskı yapmak için en uygun bir bölgedir.'' İsmet Paşa Musul'u geri alamadı. Bu konuda Türkiye yenilgiye uğradı.
Sayfa 180
Lozan ABD Delegesi Grew
“İsmet, galip bir devleti temsil etmekteydi, fakat ona yenilmiş bir düşman gibi davranılıyordu. Konferansın düzenlenmesinde Türk Delegasyonuna hiçbir önem veriliyordu… İsmet Paşa, konferansa önceden çağrılanların dışında bir ülkenin çağrılmasını istedi. Reddedildi. Başlıca komisyonlardan birinin başkanlığının Türkiye’ye verilmesini istedi. Reddedildi. Genel Sekreter Türk olsun dedi. Reddedildi. Türkiye’nin iki yerine üç delege ile temsilini istedi. Reddedildi. Öteki istekleri de bunun gibi reddedildi. Her istekten sonra Lord Curzon, öteki maddeye geçmekle yetiniyordu.“
Sayfa 194 - Tekin Yayınevi, 1979Kitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.