"Bakabiliyorsan, gör. Görebiliyorsan, fark et." kitabın kapağındaki bu söz ile fazlasıyla ilgimi çeken ve uzun zamandır okumak istediğim ama bir türlü okuyamadığım Körlük kitabını sonunda okudum. Açıkçası olay örgüsünü böyle beklemiyordum. Bu kadar ses getiren, Nobel ödüllü bir kitabın kendimde daha fazla ışık yakacağını düşünmüştüm.. Kitapta her ne kadar körler diye bahsedilse de ben görme yetersizliğine sahip bireyler denilmesini daha uygun bulduğum için bu ifadeyi kullanacağım. Okurken çevremizde görme yetersizliği olan birçok bireyin içsel dünyasını daha yakından tanıma ve üzerine düşünme imkanı buldum. Üstelik bu tanıma öyle sanıldığı gibi bir anlatımla olmadı. Fazla spoiler vermeden kısaca bahsetmek istiyorum. Olay sıradan bir vatandaşın bir anda "beyaz bir ışık" diye adlandırdıkları görme yetisini kaybetmesiyle başlıyor. Bunun üzerine tek tek herkes görmemeye başlıyor ve devlet tarafından karantinaya alınıyorlar daha sonra olanlar oluyor. Görürken yapılan birçok davranışın, görmüyorken ne de olsa kimse görmüyor diye ulu orta ve düşünmeden yapılırken aslında dışarıdan ne kadar ilkel ve insan dışı göründüğünü, bazı yerlerde de ileri boyutlarda iğrençleşen tecavüz ve dışkılama sahneleriyle anlatılıyor. O sahnelerde sıkılabilirsiniz ki ben sıkıldım ve ne olacak sonunda artık bitsin diye düşündüm. Sonunu yazmayacağım.. Görmek kitabını da bitirdikten sonra tavsiye edip etmemek konusunda yorum yapabilirim.