Züleyha, Yusuf belasına talip oldu ama henüz Yusuf'tan haberi yoktu. Neredeydi o Hüma'nın yuvası? İklimi, mekânı, memleketi neresiydi‘? Züleyha'ya bu duyguları tattıran, kendine âşık eden oydu. İşte böyle mecazi bir aşk bile müridi irşada hazırlar, velayet sarayını imar eder. Züleyha akarsular gibi oradan oraya gidip kendi kendine konuşurdu; bela sazını çalıp şarkı söylerdi sanki. “Ey peri yüzlüm, ey gönlüme giren yiğidim!" derdi. ”Söyle bana, neresidir senin yerin, nerelerdesin?.. Ey güzellik ülkesinin civanı, ey gönül arazisinin gizli hazinesi hangi şehrin ayısın sen, bildir, beyan et; hangi burcun güneşisin sen. de bana! Ey güzeller sultanı, ne âlemdesin, hangi madenin cevherisin, gizleme kendini! Servi boylum, nerede büyüdün; ey insanı kıyamet günü gibi allak bullak eden sevgilim, nerelerde kopuyorsun? Kimin yâri, kimin cananısın sen? Kimin şahı, kimin sultamsm sen? Aşkın beni çaresiz bıraktı, deli gönlüm sana kapıldı gitti. Garibim, dertliyim, hastayım, ağlıyorum; yanımda ne sevgilim ne gönlüm var; çünkü gönlümü de sevgilim alıp gitti! Bu ne hikmettir ki keremli sultanım, tıpkı Allah'ın ism-i Azam'ı gibi senin ismin de bilinmiyor? İsmini bileydim ya, en azından ismini dilimden düşürmezdim, kararsız gönlümü bari öyle oyalardım..." O peri yüzlü, suratını göğe çevirip işte böyle feryat figan ederdi. Bu aşk derdi dünyanın en zor derdidir, ölmeden dermanı bulunmaz.
II Benerci, Somadeva'nın odasından sokağa çıkınca, Roy Dranat'ın «akşamüstü serinlikte bir teferrüçten dönerken» soğuk alıp zatürreeden öldüğünü duydu. Ve Roy Dranat'ın oteline gitti. Gördüklerini şöyle anlatıyor: Girdim ki içeriye,
Reklam
Ismin bile yoktu ..henüz
"Diğer yıldızlara rehberlik eden "sabah yıldızı " gibi parlıyordu .. ..Yüzü ve yalanlarıyla Cennet kalabalığının üçte birini taktı peşine. .
Sayfa 106Kitabı okudu
Poe'nin Kuzgun'u Edgar Allan Poe Bir vakitler bir gece yarısı sıkkın, kafa yoruyorken, yorgun argın, Unutulmuş eski ilimlerin garip ve acayip kitap ciltleri üzerine ben- Kestiriyordum, tam dalacağım esnada, ani bir tıkırtı geldi öteden, Odamın kapısını kibarca birisi vuruyor, vuruyordu sanki tak tak. 'Bu', diye söylendim, 'odamın
Mağaralarda yaşayan vahşilerden,ne güzel uysal çocuklar yaratılmıştır.Bunun adı medeniyettir,medeniyet her yerdedir;giyiminde,kuşamında,yemende,içmende,gittiğin tuvalette.Medeniyet, ritmini hiç kaybetmez ,sürekli yoğun bir tempo uygulamaktadır uysal çocuklarına,kimse sorgulamaz akışı,işin ilginç yanı:bu kuşatmanın görkemi,kendini sistemi
Otelin hazırlık döneminin başlangıcı olarak belirledikleri günden bu yana bir buçuk ay geçmişti. O zamandan beri de Serhat’la arkadaş olmuşlardı. Ama Serhat Kuran kursundan yetişmiş, beş vakit namazında ve aklını din konularıyla bozmuş biriydi, iyi çocuktu ama bu dünyaya sadece neyin günah, neyin günah olmadığını anlamak için gelmiş
Sayfa 215 - Serhat’ın IŞÎD aşkına dairKitabı okudu