Ve hakîkatte biz ölümden sonra ilâhi bilgide olan terakkînin yânî iler lemenin sûretini, keşfde ehlullah sınıfından bir araya geldiğimiz kimsenin ve onların indinde mevcûd olmayıp bu mes'elede onlara ifâde ettiğimiz şe yin bahsi sırasında Tecelliyât isimli kitabımızda anlattık (38). Hz. Şeyh (r.a.), Hallâc ve
Müslümanlara göre, insan haysiyeti insanın mükerremliğiyle alakalı, insanın mükerremliği ise Kur'an'ın beyanıyla sabit: "And olsun ki Biz, insanları mükerrem/ haysiyetli kıldık. Onları, karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel rızıklar verdik; onları, yarattıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık" (İsra, 17/70). Mükerrem olmak demek, Allah'ın halifesi olarak yeryüzünü yönetmek (Bakara, 2/30); arzda, arzı imar etmek için var olmak (Hud, 11/61) demektir. Allah'ın eliyle (Sad, 38/75) ve bütün esma-i ilahiyesinin kâmil tecellisi olarak yarattığı varlık demektir. Göklerin ve yerin çekemediği ağır yükü sırtlanmak; ilahî emaneti yüklenmek demektir (Ahzab, 33/72). Göklerde ve yerde bulunan her şeyin ilahî bir rahmet olarak insana verilmesi, her şeyin onun emrine müsahhar kılınması demektir (Vadiye, 45/13). Ahsen-i takvim sırrına ermek demektir (Tin, 95/4). Allah'ın topraktan yaratıp kendi ruhundan nefh ederek (Hiçe, 15/29; Secde, 32/9) onurlandırdığı varlık olmak demektir.