Kitabı okumaya başladığımda ıssız bir adaya düşen bir grup çocuğun sıradan kurtuluş hikayesini okuyacağımı düşündüm. Fakat beni o kadar çok yanılttı ki okurken şok oldum diyebileceğim ve bu kadar olamaz diyeceğim olaylar yaşandı. Yetişkinlerden bekleyebileceğim fakat çocuklardan beklemeyeceğim o kadar çok şey vardı ki sonuç olarak şu kanıya vardım: çocukların dünyanın baskısından uzaklaşınca nasıl vahşileşebileceğini, nasıl bu kadar acımasız olabileceklerini, aynı zamanda gerçekten kalbinde kötülük olmayan çocukların ne olursa olsun hep iyi olduklarını...
Ben hep İnsanın doğuştan ne kadar iyi veya kötü olduğunu, karakteristik özelliklerinin doğuştan olduğunu ve eğitimle ve evrensel yasalarla bunları bastırdıklarını savunan bir insandım. Bu kitapla beraber daha fazla emin oldum. Umarım insanların gerçek yüzlerini görmek için ıssız bir adada mahsur kalmayız.
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,5bin okunma
SİNEKLERİN TANRISI: İNSAN DOĞASI VE TOPLUM ÜZERİNE
İnsan doğası nasıldır? Doğası gereği insan iyi midir, kötü müdür? Yoksa ikisi de sonradan öğrenilen bir şey midir? İnsan ilkel halinde nasıl bir düzen içerisine girer? William Golding Sineklerin Tanrısı adlı kitabında bu soruları yanıtlamaya çalışır.
Benim burada dikkat çekmek istediğim iki
Hayy b. Yakzan öyküsü bana göre filozof İbn Tufeyl'in kendi hakikat arayışı serüveninin öyküsü olduğunu düşünüyorum. Hayy üzerinden aslında kendi içsel aşamalarını bize anlatmıştır.Hikayede ıssız bir adada bir başına olduğunun farkına varan Hayy b. Yakzan, başta kendisini tanıdıktan sonra nesneleri ve kendisinin de bir parçası olduğu doğal dünyaya
Yaşları 6 ila 12 arasında değişen çocuklar gelecekteki atom savaşı sırasında, güvenilir bir yere götürülürken uçakları saldırıya uğruyor ve ıssız bir adaya düşüyor.
Ralph ve Domuzcuk'un (kitapta ismi geçmiyor) bir araya gelmesini takiben birer ikişer toplanan çocuklar, ada yaşamına ayak uydurma ve bir yandan da adadan kurtulma planları yapıyor.
Baraka yapımı, çocukların sularda oynaması ve eğlenceli toplantılar mutlu bir adada olduğunuz hissi verirken; canavar korkusu, avlanma girişimleri ve liderlik yarışı hislerinizi toparlıyor ve sizi duygu geçişlerine hazırlıyor.
Bir gemi geçerse diye canlı tutulan ateşin dumanı cılızlaşıp, avlanma girişimlerinin önemi artınca ise çocukların birlikteliği bozulmaya başlıyor.
Seçilmiş lider Ralph'in diğer tüm çocuklar tarafından kovalanması ve nihayetinde adadan kurtuluş ile son bulan "Sineklerin Tanrısı" kitabını okumanızı tavsiye ederim.
Yazarın betimlemelerini, tasvirlerini ve duygu aktarımını çok beğendim. Merak öğesini canlı tutuşu, ser vermeden sırra ulaştırması ve çocuklardaki dönüşümü ustaca işlemesi ayrıca alkışı hak ediyor.
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080,5bin okunma
Robinson diyor ki :”Bitkin , hastalikli beyinlerin uydurdugu saçmaliklari bir tarafa atiniz!Bir defa bana bakiniz! Benim örnegim gözlerinizin önünde ! Firtina gemiyi parcaliyor, cevremde degil bir yurt parcasi, üzerinde yasanacak kücük bir ada bile yok. Her taraf amansiz dalgalarla, denizlerle dolu...Bütün yolcular bogulmus...Yalniz basina genc bir cocuk kurtulmus , bir tahta parcasi üzerinde...Dalgalar onu sürüklüyor, issiz bir adaya atiyor...Kendisi aç, çiplak...”
Bu çocuga ne oldu aceba dersiniz ? Aceba pismanliktan öldü mü, yoksa çaresizlikten, üzüntûsünden intihar mi etti?
Robinson, batan gemiden kurtarabildigi seyleri adaya zar zor sürüklûyor. Adada önce kendisine barinak yapiyor, sonra bugday ekiyor, yaban kecilerini evcillestiriyor.En son olarak da adaya gelen yerlilerin birini yakalayip kendi yardimcisi yapiyor. Kisacasi o uzak adada yerlesik, Düzenli bir hayat kuruyor. Hem de tek basina...Genç bir çocuk ... Issiz bir adada...
Sonra konuşmacı sunları ekledi:
“Ey Fin kardeşler ! Milletimizi oluşturan 2 milyon Fin, bu Robinson denen çocuktan daha mı güçsüz , daha mı iradesiz , daha mı akılsızdır!”
Golding’in birkaç romanı geleneksel çevrelerde ilk günah diye nitelenen konuyla ilgilidir. Sineklerin Tanrısı, örneğin, şişirme bir “insanın yüreğinin karanlığı” fablıdır. Bu romanda çocukların ıssız bir adada medeni bir düzen oluşturma çabalan hep şiddetle ve kutuplaşmayla alaşağı edilmektedir. Fabla “şişirme” diyorum çünkü medeniyeti kurmaya çalışırken gösterdiğiniz insanlar sadece kısmen ehlileşmiş hayvanlarsa (yani çocuklarsa) bu medeniyetin sığ olacağı aşikârdır.
... Sevgili Bilge, işte bu yüzden hayal ve gerçek, benim onlara verdiğim anlamları kaybetmek üzere. Sen, yaşadığım bir gerçek misin? Yoksa bir zamanlar yaşamış olduğum bir rüya mısın? Yoksa ikisi de değil misin? İlk gençlik günlerimin bir efsanesi misin yoksa, ey esrarlı kadın? Belki ben, efsanenin heyecanı içinde, ıssız bir adaya düşmüş zavallı bir ruh gibi, karaya çıkacak ilk canlıyı beklerken seninle karşılaştım. İngilizler, adada yaşadıkları için belki de bu özlemi daha iyi belirtebilirlerdi. Ben, mutlak yalnızlığı ancak hayal edebiliyorum. Ben erginlik öncesi hayallerimin sıcak bir görüntüyle teselli edilebilmesi uğruna bütün soyutluklardan vazgeçiyorum. Sevgi, yakınlık, arzu, ilgi, merak, güzellik gibi susamış olduğum bütün kavramları ellerimle tutmak için büyük bir gerginlikle sarılıyorum sana.
“Zihinlerimizin korkumuzu ele vermesine müsaade edersek kayboluruz, ebediyen kayboluruz.”
Yankı Enki#sonsöz bölümünde " Gotik edebiyata ekoeleştirinin kurumsal çerçevesinden bakan ve doğanın karanlık yanını analizine alan açan ekogotik kurguların ilk önemli örneklerinden biri Algernon Blackwood ‘un Söğütler adlı eseridir.” diyor.