Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Irak Necef'te tanıştığım, sevip saydığım Onurşan Rahmani hocamızın da Necef'te ki Hz. Ali (a.s) Türk Okulu'nun müdürü olduğu bu kurumun Iğdır'da ki şubesinde 5 Mayıs 2024 Pazar günü yemekli program düzenlenecekmiş. Iğdır'da yaşayan topraklarıma duyurulur. Çoğu zaman unutuyorum bazen de Facebook'a sıkça girmediğim için kurumun İstanbul'da da şubesi olduğunu unutuyorum. Güzel ve hatra sayılır ruhevi bir ilim merkezidir. İsteyen katılabilir.
“Ölüm ,kötüyü aklamaz Ali Komser. Kötüyü aklayacak tek şey iyiliktir. Yaptığın kötülükten daha fazla iyilik yaparsan aklanırsın ancak. Hayır, Necdet yaşarken iyi biri değildi, ölünce de iyi bir insana dönüşmedi.”
Sayfa 73
Reklam
İstanbul, güzel giyinmiş manifaturacıların, bankacıların, maçlara giden, hareketli, büyük meseleli Galatasaray, Fenerbahçe münakaşalarına katılanların elindeydi,. Ayda üç yüz, dört yüz, beş yüz lira maaşlı, ayda üç bin, dört bin, beş bin lira kazançlı memurlar, terziler, komisyoncular, manavlar, bakkallar ve bankacılarla dolu bir kalabalık, bunların çocukları ve çıraklarıyla dolu bir kalabalık, bunların çocukları ve çıraklarıyla dolu Beyoğlu her şeyiyle, tiyatrosu, sineması, vitrini, hatta kitabı, hatta mecmuasıyla, bu insanlara on altı saatin iki üç saatini hoşca gecirtmek için seferber halindeydi. Yetmezse radyo, erkek hafızları, kadın hafızları , bitmek tükenmek bilmeyen iniltisiyle, adi piyesiyle, bir düğmede hazırdı.
Sayfa 85
İstanbul 1912
Tramvay, vapur, tiyatro, sinema gibi umuma mahsus yerlere girip çıkmak için sıra beklemek usulüne riayet edilmiyordu. Halk birbirini iterek intizamsızlıklariyle bu yerlere girip çıkarlardı. Polis ve Belediye memurlarının müdahale etmek ve halkı sıraya sokmak akıllarından bile geçmez, seyirci kalırlardı. Halkımız sokaklarda yürümesini de bilmiyordu. İlek caddelerin yaya kaldırımının sağ tarafından gitmezler, birbirlerini itip sıkıştırırlar, rastgeldikleri ahbaplariyle durup yüksek sesle görüşürler ve yolu kısmen kapatırlar, gelip geçenleri rahatsız ederlerdi. Medeni ve şehir halkına yakıştırılmıyan bu gibi ahvale sık sık tesadüf olunurdu.
Olanaklının Esintisi: Gündelik Ütopyacılık ve Modernist Şehircilikte Sokak*
'Artık hayatını kendi yazdığın bir kitap gibi yaşamaya başlayacaksın. Böylece, bir sokağın veya bir binanın ortaya çıkardığı birtakım hareketler, farklı bir sokağın kurulması gerektiğini, bir binanın içinde yaşayanların hareketlerine uyumlu olacak bir şekilde tasarlanması gerektiğini, yeni hareketlerin meydana getirilmesi gerektiğini, hatta henüz ortada olmayan bir şehrin inşa edilmesi ve eskisinin yıkılması gerektiğini ima eder hale gelecektir.'43 * Çeviren: Cem Kayalıgil 43 Greil Marcus, Lipstick Traces, A Secret History of teh Twentieth Century (Lonra: Secker and Warburg, 1989), 166, 182. (Ruj Lekesi: Yirminci Yüzyılın Gizli tarihi, çev. Gürol Koca, İstanbul, Ayrıntı, 1999)
David PinterKitabı okudu
240 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Kıskanmak, ilk olarak 1937 yılında Tan gazetesinde tefrika olarak yayınlanmış daha sonra ise 1946 yılında ilk defa roman olarak yayımlanmaya başlamış bir metin. İlk bakışta kitabın ismi nedeniyle okurda sanki iki sevgili veya eş arasında bir şeyler okunacakmış gibi bir hava verse de aslında durum hiçte öyle değil. Romanda karşımıza çıkan dört
Kıskanmak
KıskanmakNahid Sırrı Örik · Everest Yayınları · 20221,358 okunma
Reklam
LinkedIn'den bana iyi hoş iş dünyası, ekonomi ile ilgili e-postalar geliyor ama ben açık hava tımarhane İstanbul'da yaşıyorum. Bu kadar gerzek millete ne anlatayım? Deneme sürümü program kullanır gibi sayılı ilçesinde akıllı adama denk geliyorum.
Alparslan Türkeşin Türk Ortodoks Patrikhanesine Cemaat Sağlama Girişimi
Alparslan Türkeş, Stefan Topal'ın Gagavuzların Cumhurbaşkanı olduğu dönemde buradan 1000 kişilik nüfusun Türkiye'ye getirilerek İstanbul'a yerleştirilmesini, böylece Türk Ortodoks Patrikhanesi'nin cemaat olarak desteklenmesini hedeflemiştir. Selçuk Erenerol, Türkeş'in bu hedefi doğrultusunda gerekli çalışmaları başlattığını, Türkiye Cumhuriyeti nezdindeki temasları bitirdiğini ve planı uygulama aşamasına getirdiğini, ancak nüfusun İstanbul'a getirilmesi noktasına gelindiği sıralarda Gagavuzların Cumhurbaşkanı'nın değiştiğini ve tasarlanan planın gerçekleşmediğini ifade eder.
İstanbul şehrinin göğünü çok ucuza cennet karşılığı alınıp bırakılmış kuşlar doldurur.
İstanbul
ressamın renk renk yaptığı gizemli bir tablosun sen, İstanbul, manayı da, maddeyi de, nuru da, zulmeti de ara hep onda bul kara sevdalı aşık olur senin sen gibi güzellerini gören her kul. Cemal Süreya aşk, Orhan Veli avarelik şiirleri yazar sende İstanbul Yahya Kemal', Namık Kemal'i, Nabi ve Nef'iyi hep orada bul. Güzellerin elif endamında bir uzun servidir, ey güzel İstanbul. dostlarla in, boğaziçine bebekte bir bardak çayla mutluluğu bul. gözüm kapalı bir yari bir de seni hayal ediyorum ey istanbul Çınaraltında dostlarımla edebiyat üzerine sohbet ediyoruz İstanbul. b Boğaziçinle o kadar değerlisin, pahanı ölçemez ne ne para ne de pul. bir yiğit senin uğruna bir çağ açıp bir bir çağ kapatıyor ey İstanbul . erişilmez bir yar gibisin, sana kavuşmayı hayal eder bu divane kul. KK
Reklam
yarın Kudüs'te olsaydım Rahmet Mescidinde murabıtlar için hazırlanan iftara katılırdım. "tok olsan da biraz ye, bu yemekte bereket vardır". ben başka hiçbir yeri özleyemiyorum. yüzüme çarpan o bereketli havayı soluyarak bir kediyi severken bana uzatılan tabbulenin tadını düşünüyorum. beş dakika öncesinde karnımın acıktığını fark
''Çirkinliğe bakmanın ve kusur, kabahat seyretmenin acaip bir zevki var, galiba... Belki de bir tesellisi!''
Sayfa 56
''İnsan iyi şeylere bakmayı bazen unutabiliyor da fenasını kabil değil aklından çıkaramıyor; akıl münasebet­sizliklere balmumu yapıştırıp mim koymakta hiç şaşmıyor.''
Sayfa 55
Özlendin İstanbul!
önümde aynı rakı kadehi, aynı deniz, aynı hava, aynı alto saksofon ötüşlü vapurlar, deniz yüzeyinde dalgalanan çöplerden yiyecek aranan martılar, aynı yosun/balık/rakı kokusu, aynı mezeler, aynı garsonlar….
''Ben şu fikirdeyim ki insan yıllarca aynı semtte oturarak aynı yollardan gide gele, yalnız bıkmakla, tiryakileş­mekle, zihin durgunluğuna uğramakla kalmıyor, vaktinden evvel yaşlanıyor da... ''
Sayfa 23
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.