Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu meyanda müracaat ettiğiniz diğer bir tedbiri de kaydedeyim. Görecek göz, işitebilecek kulak, söyleyip tenvir edebilecek ağızları memleketten uzaklaştırmayı düşündünüz. Bey, ağa ve şeyh ailelerinden birkaç bin aileyi Türk vilayetlerine tehcir ettiniz ve İstanbul'dan başlıyarak İzmir, Ödemiş, Manisa, Aydın, Isparta, Burdur, Niğde Kayseri, Kastamonu, Edirne...ilh. şehirlere dağıttınız. Bu tedbire de sebat olunamadı. Menfiler 4 sene sonra memleketlerine iade edildiler. Tevessül etmiş olduğunuz bir tedbir daha vardı. Kültürel bir tedbir: Kürdistan'da maarife ehemmiyet vermek. Bu tedbirde diğerleri gibi aksi netice verdi. Türkçe okuyan, Türk terbiyesi alan Kürt çocuk ve gençleri, kendilerini sevketmek istediniz. Yeni Turan yoluna gideceklerine, ellerine geçen irfan meşalesi ile milli vijdanlarının derinliklerine bakmağa ve o derinlikler ve karanlıklarda ümmi Kürtlerin göremediği hakikatları görmeğe başladılar. Mektep sıralarından mücâdele meydanlarına, ihtilalci saflarına geçtiler.
Sayfa 24
Düşünsene çoğu eseri fahrettin paşa getirtirmiş
Sultan mahmut kütüphanesinde ile şeyhulislam hikmet bey 'in meşhur kütüphanesinde ve diğer kütüphanelerde bulunan milyonluk asar-ı nadire ve nefsiyi de sandıklara yerleştirip istanbul'a gönderdim. Arif hikmet bey kütüphanesinin salimen istanbul' a varmış olduğunu fakat diğerleri gibi şam 'da sultan selim caminde yağmur altında kalmış bulunduklarını duydum.
Reklam
Ondokuncu yüzyılın sonuna doğru (1885) İstanbul nüfusunun dini cemaatlere göre dağılımı şu şekildedir: Müslümanlar yüzde 44.06, Rumlar yüzde 17.59, Ermeniler yüzde 17.10, Bulgarlar yüzde 0.50, Katolikler yüzde 0.73, Yahudiler yüzde 5.05, Protestanlar yüzde 0.08, Latinler yüzde 0.11, ve bilinmeyenler ile diğerleri yüzde 15 civarındadır (Eryılmaz, 1990).
Orada aynı çengelleri kullananlara cellât, burada sanatçı deniyordu. İnsanın bir niyet ve düşünce ile anlam kazandığını düşündüm. Demek ki insanlar niyetlerine göre iyi veya kötü, güzel veya çirkin olabiliyorlar, eşyaya bakış açıları da buna göre oluşuyordu. Ruhlarını şeytana satanlar ile Rahmân'a adayanlar da işte bu ince çizgi ile birbirinden ayrılıyordu. Birileri zamanı çoğaltıyor, diğerleri harcayıp tüketiyordu çünkü. Birileri iyi şeylerle hayata anlam katarken, diğerleri hayatın kötülüklerine tapıyordu.
SİPER. (ÇANAKKALE) Siperin içinde askerler. Askerlerden Hat sanatçısı Macit Ayral, yapmış olduğu hat'tı siperin duvarına tutturur, geriler. Diğer askerler hayranlıkla izlemektedirler asılan hat’tı... 1. ASKER Vay be! 2. ASKER Ne zaman yaptın bunu? MACİT Dün gece. 3. ASKER Helal olsun sana. 4. ASKER Tüm ömrümü versem yapamam böyle bir şey.
Sayfa 5 - Mitos Boyut.
İnsanın bir niyet ve düşünce ile anlam kazandığını düşündüm. Demek ki insanlar niyetlerine göre iyi veya kötü, güzel veya çirkin olabiliyorlar, eşyaya bakış açıları da buna göre oluşuyordu. (…) Birileri iyi şeylerle hayata anlam katarken diğerleri hayatın kötülüklerine tapıyordu.
Sayfa 87 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnsanın bir niyet ve düşünce ile anlam kazandığını düşündüm. Demek ki insanlar niyetlerine göre iyi veya kötü, güzel veya çirkin olabiliyorlar, eşyaya bakış açıları da buna göre oluşuyordu. Ruhlarını şeytana satanlar ile Rahman’a adayanlar da işte bu ince çizgi ile birbirinden ayrılıyordu. Birileri zamanı çoğaltıyor, diğerleri harcayıp tüketiyordu çünkü. Birileri iyi şeylerle hayata anlam katarken diğerleri hayatın kötülüklerine tapıyordu.
İnsanın bir niyet ve düşünce ile anlam kazandığını düşündüm. Demek ki insanlar niyetlerine göre iyi veya kötü, güzel veya çirkin olabiliyorlar, eşyaya bakış açıları da buna göre oluşuyordu. Ruhlarını şeytana satanlar ile Rahman’a adayanlar da işte bu ince çizgi ile birbirinden ayrılıyordu. Birileri zamanı çoğaltıyor, diğerleri harcayıp tüketiyordu çünkü. Birileri iyi şeylerle hayata anlam katarken diğerleri hayatın kötülüklerine tapıyordu.
1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sırasında bazı Doğu Karadeniz Rumları, Ruslar'a yardım etmek amacıyla Osmanlı deniz ve kara birliklerine saldırılar düzenlemişlerdi. Osmanlı kuvvetleri, bu saldırıları savuşturmayı başarmışlardı. Bu Rumlar, Rusya'ya kaçmışlardı. Rusya bunları, ileride Osmanlı İmparatorluğu'nda kalan Doğu Karadeniz Rumları'nı etkileyerek Osmanlı Devleti'ni karıştırmak üzere teşvik etmeye devam etmişti. 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sırasında bazı Doğu Karadeniz Rumlar'nın Ruslar'a yardım etmelerinin İstanbul'daki Patrikhane'den bağımsız olduğu anlaşılmaktadır. Zira, 26 Nisan 1877 tarihli bir İngiliz belgesinde, Patrikhane'nin Osmanlı idaresinden memnun olduğu ve Osmanlılar yerine Rus idaresini tercih etmediği yazmaktadır: "Gregoryen Ermeniler'in Patriği, Katolik Ermeniler'i temsil eden Piskopos, Süryaniler'in Patriği, Rum Patrikhane temsilcisi ve diğerleri Türk idaresi altında inançlarını ifade etme ve yaşama hususunda rahatsız edilmediklerini, Rus idaresinin ise hoşgörüsüz olduğunu ve bunun altında dini hürriyet bekleyemeyeceklerini söylediler."
Sayfa 33 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
287 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.