Türk aydınlanmasının Kuvvacı fedaisiydi.
Rodos doğumluydu.
İtalyanlar Trablus Savaşı sırasında oldu bittiye getirip Rodos’u işgal edince, henüz 17 yaşındayken doğduğu toprakları kaybetmenin acısını yaşadı.
Kayıkla Marmaris’e geçti, İzmir’e geldi.
Bugün Swissotel Büyük Efes’in hemen karşısında yeralan ve Ticaret Lisesi olarak eğitim veren Fransız
Esir Şehir Üçlemesinin ilki olan kitapta savaşta yenik düşmüş bir devletin itilaf devletleri tarafından işgaliyle umudu/ umutsuzluğu, mücadeleyi, kabullenilmişliği,
halk ve aydın kesim arasındaki uçurumu net bir şekilde ifade etmiş; esir şehrin esir insanlarını tüm açıklığıyla göstermiş Kemal Tahir.
Anadolu’daki Milli Mücadele ile İstanbul’da
18 mart 1915 deniz savaşı sonrası 25 nisan 1915te başlayan çanakkale kara savaşlarına dair yerli yabancı yazarlar, tarihçiler, araştırmacılar tarafından yazılmış birçok kitap var.
okumuş olduğum bu kitap dışarıdan bakıldığında bunlardan biri gibi görünse de aslında tam olarak böyle değil.
zira
Çanakkale Deniz Savaşlarında özellikle Boğaz savunmasında Cevat Paşa, askeri stratejisi ve planlaması ile üstün bir mücadele örneği gösterdi. Bu başarı onun “18 Mart Kahramanı ve İstanbul’u kurtaran birinci kişi unvanı” ile anılmasına vesile oldu. 18 Mart 1915; Çanakkale Boğazı’nı geçmeye teşebbüs eden Amiral J. De Robeck komutasındaki İngiliz ve Fransız donanmalarının, ağır zayiat vererek başarısız kaldığı bir tarih olmuştur. Nusret Mayın Gemisi’nin döşediği mayınlar düşman donanmasına ağır kayıplar verdirmişti. Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, büyük deniz harekâtını plânlanırken, Nusret Mayın Gemisi’ne karanlık liman bölgesini mayın döktürttü. Nusret Mayın Gemisi’yle uyguladığı askeri strateji, Çanakkale Savaşı’nın dönüm noktası olmuştu. 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa (Korgeneral Bülkat), “Düşman donanmasına Çanakkale Boğazı’na yaklaşmak ve Boğaz’ı zorlayıp İstanbul’a gelmek fırsatını vermeyenlerin birincisi Cevat Paşa ikincisi ben, kesin sonucu sağlayanı da Anafartalar Komutanı Mustafa Kemal Paşa’dır” diyerek, bu önemli zafere tarihi bir not düşmüştür.
Fesleğen ile birlikte yazarın tüm kitaplarını okumuş oldum. Yazarın tüm kitapları hakkındaki yorumumu incelemenin sonlarına, doğru yapacağım. Şimdi geçelim fesleğene, bilindiği gibi Eyvallah seyyah, eyvallah birlik dükkanı ve fesleğen bir seri. İlk kitapta sevdiği kızdan ansızın haber alamadan ayrılan her yerde onu arayan ve şiirler yazılar yazan seyyah, 2. Kitapta sevdiği kızdan yazılarını gönderdiği dergiye not gelince, sevdiği kızın memleketi Konya'ya gidiyor ve orda yaşadıklarını, tanıştığı kişileri vs anlatıyordu derken 2. Kitabın sonunda sokakta fesleğenin slüetini görnüştü. 3. Kitap yani fesleğen de kitap kaldığı yerden başlamıyor çünkü bu sefer kitabın anlatıcısı seyyah değil fesleğen:) Fesleğenin konyadan İstanbula değişim programıula gelmesinden, seyyahın İstanbula gelmesi ve karşılaşma süreçlerini anlatıyor. okudukça birlik dükkanında okuduklarımla birleşti. Fesleğene ve seyyaha olan hayranlığım arttı. Fesleğen çok iyi bir ailede yetişmiş çok kültürlü bir genç kız. Keza seyyaha olan sevgisi de en az seyyahınki kadar naif ve derin. Serinin ilk kitabında biraz sıkılsam da (sanırım yazarın yazılarına biraz fazla yer vermesi beni sıktı) Birlik dükkanı ve fesleğeni soluksuz okudum. Çok sevdim. Pazar günümün güzel bir eşiikçi oldu. Yazarın en sevdiğim kitapları sırasıyla 1- Ne için varsan o'nun için yaşa 2- Eyvallah 2 Birlik dükkanı 3- Fesleğen
Elif gibi sevmek serisi de güzel o da şiir ağırlıklı şiirler var. Onları da okudum onlar da güzeldi.
FesleğenHikmet Anıl Öztekin · Hayy Kitap · 201715,1bin okunma
Kitabın konusu Ankara’da geçiyor. Kitabın adı her ne kadar Vassaf Bey olsa da kitabın konusu Perihan’ın etrafında dönmekte.
Perihan 23 yaşlarında genç bir kızdır. Behice adında bir arkadaşı vardır. Behice evli, perihan ise kısmetini aramaktadır. Vassaf Bey, yaşı ilerlemiş, bu zamana kadar hiç evlenmemiştir. Perihan evlenmek isteyip kendisine
Hind Müslümanları gönderdikleri yardımları İstanbul’a teslim edecek heyetlerin başkanlarına, “ İngiliz işgali altındaki kardeşleriniz ancak bu kadar yardım gönderdiğinden dolayı mahcuptur.” şeklinde bir not verirlerdi.
1950’li yıllar… Giresunlu bir delikanlı elinde tahta bavulu ile İstanbul’a gelir. Amacı ilim tahsil etmektir. Mahir İz, Celalettin Ökten, Ali Rıza Sağman gibi hocalarla yolu kesişir. Din eğitimi almaya başlar. O dönem hem askere moral vermek, hem de dini vecibeleri yerine getirmek hususunda yardım etmek üzere tugay imamları görev yapmaktadır ve
1905te başlayan Yemen isyanını müteakip bölgeye giden Rüştü Paşa’nın, kendi kalemiyle yaşadıklarını anlattığı ve çözüm için önerilerini paylaştığı bu hatıratı, çok değerli bir tarihi kaynak. Hamasi laflar ardına saklanmadan, yönetimin şerrinden korkmadan, ona-buna yalakalık yapmadan, kişisel husumetleri ön plana çıkarmadan olanı, olduğu gibi
İzmir ‘den İstanbul’a geldiğim ilk zamanlardı.Telefonum çaldı.”Bir sinema filmi var,az lafınız olacak,görüşmeye gider misiniz“diye soruldu.Meslekte ilk zamanlarım.Hangi iş olursa gidiyorum ama kamera,sinema vs geçmişim yok.Zaten belli bir geçmişi de isteyecek bir rol değildi .Telefondaki kişiye rolümü sormak saçma olacaktı.Zaten az laf demek
Politik Psikoloji biliminin kurucularından kabul edilen Kıbrıslı Türk Profesör Vamık Volkan ile Prof. Dr. Norman Itzkowitz tarafından yazılan bu eseri çok beğendim, diyebilirim. Orijinal ismi “Immortal Ataturk: A Psychobiography” olan ve ilk kez 1984 yılında Chicago Üniversitesi Yayınevi tarafından basılan eserin diğer kitaplardan temel farkı; bu