Kütüphanede görünce adına ve sayfa yoğunluğuna bakarak, kolaylıkla okuyacağımı düşündüm. Böylelikle okumaya başladım. Adı "30 saniyede" fakat normal okuma hızıyla bu kadar hızlı okunamayacak bir kitap. Yedi başlıkta bir felsefe özeti sunuyor. Her bölümün başında kısa bir sözlük yer alıyor ve her bölüm için hazırlanmış bir filozof biyografisi bulunuyor. Konular farklı yazarlar tarafından kaleme alınmış. Her sayfayı kimin yazdığı belirtilmiş. Sayfalarda konuyla ilgili kısa ek açıklamalara ve ilgili kişilerin de isimlerine de yer verilmiş. Metinler oldukça sade, seçki de güzel. Her sayfanın karşısında tam sayfa bir görsel de yer alıyor.
Kitap bir tür özet olarak düşünülebilir. Konu seçimlerinde felsefi problemler ve paradokslara da yer verilmiş. Felsefeye aşina biri olarak kitabın mantıkla başlaması bana zorlayıcı geldi. Ben olsam bir felsefe kitabına mantıkla başlamazdım.
Osmanlılar, Romalılardan beri Avrupa'da ödeneği olan, iaşesi verilen, benzersiz bir örgütlenme sayesinde aşılmaz hale gelip zincirlerinden kurtulmuş kalıcı bir ordu bulunduran ilk devletti.
Osmanlı Devleti tarihini Batı ile olan ilişkileri üzerinden, İkinci Viyana Kuşatması’na kadar inceliyor. Batıyla ilişkiler etrafında yoğunlaşan kitap, ilginç bir şekilde Yavuz Sultan Selim dönemini pas geçiyor.
Kitabın hacmi oldukça az: yaklaşık yüz sayfa. Dili oldukça akıcı. Kısa sürede okumak mümkün. Bir Osmanlı tarihi özeti olarak düşünülebilir. Eser, giriş ve sonuç bölümleri hariç sekiz bölüm. Yazarın askeri tarihçi olduğu, savaşların uzun tasvirlerinden anlaşılıyor.
Yazar maalesef Osmanlı Devleti hakkında geniş bir malumat sahibi değil. İlk bölümün ilk sayfasından bunu hissettiriyor. Osmanlı’nın ilk dönemlerini tam anlamıyla tersiyken, “fanatik islam” diye tarif etmesi oldukça yanlış olmuş. Bu gibi hatalar kitap boyunca göze çarpıyor. Orijinal eserden mi kaynaklanıyor bilmiyorum ama görseller ve sayfalar arasında tutarsızlık var. Konuyla görsel ilişkisi de yok. Kitabın son bölümünde de bir kronoloji sapması var.
Yine de özet bir Osmanlı tarihi okumak isteyenler için faydalı olabilir.
Oburları ayırt edebilen bilge, Çerkezlerin şehri dolaşarak insanların gözlerini kontrol ettiklerini söyler. Eğer birinin gözleri kanla doluysa, obur olduğunu itiraf edene kadar zincire vurulur.
19. yüzyılın sonlarındaki halk inanışlarını anlatan bir Osmanlı kaynağı ise hayaletlerin hortlak ya da vampir olarak adlandırıldığını ve en çok Edirne'de ve Manastır'da ortaya çıktıklarını belirtir.
Sayfa 82 - Abdülaziz Bey isimli bir Osmanlı yazarından aktarılmış.Kitabı okudu
Osmanlı kozmografyasında, insanın yaratılışından sonra cinlerin adalara sürüldükleri, ancak zaman zaman eski yerlerini hatırlayıp geri döndükleri ve ağaç köklerine ya suların ya da kaynakların yakınlarına yerleştikleri belirtilir.