Çıldırmışsınız siz, yolunuzu şaşırmışsınız. Yalanı gerçek, çirkinliği de güzel sanıyorsunuz. Herhangi bir durum sonucu elma ağaçları, portakal ağaçları, portakal yerine birden kurbağa, kertenkele verse ya da güller terlemiş at gibi kokmaya başlasa, şaşırıp kaldırdınız öyle değil mi? İşte ben de yeri göğe yeğlediğiniz için size öyle şaşırıyorum. Anlamak istemiyorum sizi.
Sayfa 118 - İş Bankası Kültür Yayınları
288 syf.
5/10 puan verdi
Eh işte...
Vaziyet şu ki; kitap akmıyor. Ya aslında bilmeniz gereken en önemli mevzu bu. Yazarımız en başında durumu tarif ediyor, kahramanımızın şablonunu çiziyor, hikaye gelişim aşamasına geliyor ve orada asılı kalıyor. Tabi bir Alman, bir de Hollandalı, düşünün ki dertleri ne olsun. Hegel onu dedi böyle düşündü şöyle yaptı. Acaba biz de öyle düşünüp şöyle yapıp bunu da şöyle mi söylesek. Vagner ne eserler üretmiş öyle. Kelimeler taşıdıkları anlamlari neden tam olarak yüklenemiyor. Gibi ve gibi ve gibi… Enflasyonun %1 puan artmasının kriz yarattığı bir ortamda, dertler de buna benziyor. Bunu da görmüş olduk. Tabi bu yavaşlık bir noktadan sonra beklentisizliğe neden oluyor. Sıfır katman, akmakta zorlanan bir hikaye, derin mi derin felsefe ile birleşince, üzerine ağır depresyonu da ekle; oldu mu sana kusursuz fırtına. Bir yandan da eğer
Sofi'nin Dünyası
Sofi'nin Dünyası
sevmişseniz sizi kendine çekecek bir hikaye. Fakat uyarıyorum öyle bir akış beklemeyin, hikaye bu tarza yakın ve onu çağrıştırıyor. Hani hepsi sonunda, tavsiye edeni de mahcup bırakmayacak bir görüş olarak; “eğer şu sıralar değişik bir şey okumak istiyorsanız…” diye devam eden son derece yuvarlak tavsiyeler var ya, onlardan da veremeyeceğim. Fakat ben okuyacağım diyorsanız; Ne haliniz varsa görün zaten aksi olmayacak. Bana müsaade.
Bütün Ruhlar Günü
Bütün Ruhlar GünüCees Nooteboom · Yapı Kredi Yayınları · 201211 okunma
Reklam
Birinci Samuel 15
Yüreğinde olan her şeyi yap; yürü, işte, senin yüreğine göre ben seninle beraberim.
İnsan iradesine hayranım. İradeli insan yirmi se­ne çalışıp bir ev alır ve sonra o evin yirmi saniyede yıkıldı­ğını görür. Her şeyini kaybetmiştir ama pes etmez, yirmi yı­lının boşa geçtiğini anlamıştır ama bunu kimseye çaktır­maz. Sonra cebinde taksi parası bile kalmadığından bir bay­ram arifesinde otogara valiz taşımak zorunda kalıp kalp kri­zi geçirir. Hastaneye götürürler ama hastanede yeterli teçhi­zat yoktur. İradeli insanı bir ambulansa koyup başka bir has­taneye gönderirler. Ama başka iradeli orospu çocuğu insan­lar ambulansa yol vermezler ve o iradeli insan hastaneye va­ramadan trafikte ölür. Ambulansın sirenleri iradeli insan öl­memiş gibi çalmaya devam eder bir süre daha. Sirenler ça­larken iradeli insanın kafasından geçen son düşünce de 'Ben nerede yanlış yaptım,' olur. İşte sana babamın ve insan ira­desinin hikayesi.
Pdf
"Herkes, 'İşte o öldü; ben ölmedim!' diye düşündü veya hissetti" haberi duyduğunda. Ölenin kendileri değil de başkası olması gizli bir sevinç uyandırmıştı içlerinde. Her ne kadar arkadaşları tabuttan kendilerine yani yaşayanlara sitemle baksa da hayatta olmaktan utanacak değillerdi.
Yaşam ve... ölüm! İşte o kadar! Yaşıyordum... bir yaşamım vardı, ama şimdi usulca elimden kayıyor ve ben onu tutamıyorum.
Reklam
"İşte bakın, o gitti, bana olan aşkını ona buna anlattı, ben ise aha şuracığımda, kalbimin içinde onun aşkını saklayıp durdum, hiç kimse ile ne paylaştım, ne kimseye dert yandım. Şimdi siz karar verin, o mu beni daha çok sevmiş; ben mi onu?!..”
Büyükbabam
O, sofraya gelen sıcak yemeklerden hiç hoşlanmaz. İşte cici annemi ve hizmetçileri haşlıyor. Herkes başı önünde, susuyor; bir benim başım dik… İstersem avaz avaz haykırabilirim, büyükbabamı da susturabilirim. Bana izin sonsuz…
Sayfa 11 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARIKitabı okuyor
112 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
alışılmışın dışında bir ortak yalnızlık
Okyanusun ortasında bir adam, deniz ve ufukta kaybolan Arabella. Yalnızlığın aslında hep orda olduğunu biz onu fiziksel anlamda hissedene kadar fark etmediğimizi vurguluyor kitap. Standish hep böyle iradeli, idealleri olan ve düzgün bir hayatı sürdürmeyi kendine hedef belirlemiş biri miydi gerçekten diye uzun bir süre düşündürmüştü kitap başta
Gemiden Düşen Adam
Gemiden Düşen AdamHerbert Clyde Lewis · Holden Kitap · 202459 okunma
Hayır, teşekkürler ben böyle iyiyim.
Evet, bu oldukça uzun süreli bir abonelik ama en azından yeni abone olanlar için güzel bonuslar var. Düğünde aldığınız o hediyeler ve dünyaya "işte ben buyum" diyen parmağınızdaki o havalı yüzük. Bu sınırlı süreli kampanyadan HEMEN YARARLANIN. Görevliler size yardımcı olacaktır.
Pdf, Geoaktif YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
622 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Ah kitap seni nasıl anlatsam. Çok hareketli bir insan olduğum için kitabı okurken hadi artık kalk şu yataktan şu üstünü giyinip bir köyüne git işinin başına geç diye avazım çıktığı kadar bağırmak istedim. Sen nasıl bir insansın ya Oblomov .Gerçek ismi İlya Ilyiç olan adam hayatını yaşamak, çalışmak, hareket etmek ,gezmek yerine tüm gün uyumayı
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139bin okunma
“Bir ormanda yol ikiye ayrıldı, ve ben/ Ben gittim az geçilmişinden, / ve bütün farkı yaratan da bu oldu işte...”
Sayfa 191Kitabı okudu
704 syf.
7/10 puan verdi
Kitabın ilk inceleme yazısı benden :) Baştan belirtmek istiyorum ki yazının tamamı spoiler içermekte ama yine de okumaktan vazgeçmeyin. Çünkü sizi kitabı son anda almaktan vazgeçireceğime inanıyorum :) Kitap genç yaşta alzheimer hastası olan adamın son kalan 2 senesini ailesinden uzakta, hayalindeki gezide ona eşlik edecek, internete verdiği ilanla bulduğu yol arkadaşı bi kadının hikayesini anlatıyor. Bunların sevgili olmaları kaçınılmaz olacağından, ne bileyim işte biraz romantik komedi tadında ilerleyip, sonunda da adamın öleceği düşünülünce ağlak zırlak biten, kafa dağıtmalık bir kitap olur diye aldım. Kitap 700 sayfa olduğundan içeriği de çok gereksiz uzatmalarla doluydu. Yani 300-400 sayfalık bir kitap olsaydı biraz daha tadında olabilirdi diye düşünüyorum ben. Konunun ilerleyişi de tamamen klişelerle doluydu. İşte masuscuktan :) formalite icabı evlendiler. Yok efendim sonra birden aşık oldular falan filan. Adam sonunda öldü ve bilin bakalım son sayfasında ne öğrendik? Kadın 3 aylık hamile. Zaten bir hikayede hamile bi kadın varsa kesinlikle o 3 aylık hamiledir net asla değişmez :) daha bir çok benzetmelerle dolu tam bir Türk dizisi tadındaydı kitap :) belki de yazar bizim dizilerin sıkı takipçilerindendir kim bilir :) Sonu biraz üzücüydü adamın ölmeden önce tamamen hafızasını kaybettiği bölümler ve evet o kısımları sümüklerim aka aka ağlayarak okumuş olabilirim ama bu kitabı beğendiğim anlamına gelmiyor bence :) 'iyi ki aldım iyi ki okudum' diyeceğim bir kitap değildi.. Benim gibi ne paranızı ne de zamanınızı zayi etmeyin derim ama yine de siz bilirsiniz tabi :)
Gökyüzünün Tüm Mavisi
Gökyüzünün Tüm MavisiMélissa Da Costa · Pegasus Yayınları · 01 okunma
Ailesine yazdığı mektuplardan.
Ve sizi gördüğümde kendim olmak istiyorum, gülmeyen, konuşmayan ve fakat bir köşeye sinip çöken biri değil. Benim en büyük derdim sizin beni tanımamış olmanızdır ve hiç bir zaman da tanımak istemediniz ve belki de hâlâ siz benim hakkımda düşündüğünüzde, beni uçarı, ve aşk romanları ve Tahran Musavver dergisinin öykülerinden kafasında aptalca düşünceler oluşan bir kadın olarak biliyorsunuz. Keşke öyle olsaydım ve mutlu olabilseydim. İşte o zaman dünya küçücük bir odacık olurdu ve ben, dans partilerine gitmekle ve güzel ve şık elbiseler giymekle ve komşu kadınlarla çene çalmakla ve kaynana ile dalaşmakla ve kısacası pis ve anlamsız binlerce işlerle yetinirdim ve daha büyük ve daha güzel bir dünyayı tanımazdım ve bir ipek böceği gibi kendi kozamın sınırlı ve karanlık dünyasında kıvranır ve büyürdüm ve hayatımı sona getirirdim. Fakat ben böyle yaşayamazdım. Ben kendimi bildiğim andan beri, benim başkaldırım ve isyanım bu aptalca görünüşü ile başlamıştır. Ben büyük olmak istiyordum ve istiyorum. Ben, bir gün doğup ve bir gün bu dünyadan çekip giden ve artlarında bu geliş ve gidişlerinden her hangi bir iz.
Onu sekiz geçtiğinde
Pardon saat kaç diye sordum yanımda otobüs bekleyen kadına. Onu on geçiyor dedi. Teşekkürler dedim.  Arkamı dönüp omzuma çapraz olarak taktığım çantamdan telefonumu çıkarıp çaktırmadan saate baktım. Hayır onu on geçmiyordu. Onu sekiz geçiyordu. On demek sekiz demekten daha mı kolaydı? Neden hep sayıları yuvarlayarak söyleriz ki? Altı geçseydi beş
Resim