Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kuantum alanı
Biz içinde bulunduğumuz alana düşüncelerimizle renk vermekteyiz işte bu bireysel alanlar sizin ve diğerlerinin düşüncelerinden birebir etkilenmektedir. Kuantum bu alana denir. Kendi kuantum alanınızı siz oluşturur ve o alanı siz yön verirsiniz. Ne kadar olumlu olursanız, o kadar olumlu bir ortamda yaşar ve çevrenize bunu yansıtırsınız. Ne kadar olumsuz olursanız da, o kadar zehirli ve hastalıklı bir kuantum alanı yaratmış olursunuz bu tekniği hayatımıza yansıtmak için neler yapabiliriz…?
"Strütskiy" bence kesinlikle Petersburg sözcüğüdür; edebiyatımıza da girecek; sanırım... Bu kelimeyi halk boş kafalı, yaygaracı, huysuz, pis öfkesiyle çevresine caka satan hafif, işe yaramaz insanı aşağılarken kullanıyor, işte bu horgörüdeki ayırtının edebiyat için çekici bir gücü var. Bu insan müsveddeleri aydın çevrede de, yüksek tabakada da çoktur, öyle değil mi? Ancak her zaman sarhoş değildirler; delik deşik çizmeyle dolaşmazlar,
Sayfa 1004 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Bir diğer deyişle, umut eksikken insan, zamanın hiç akmadığı bir dünyada yer alır; ve umutsuzluk, işte bu anlamda, kapalı zamanın: hapis gibi olan zamanın bilincidir.
Sayfa 76 - YkyKitabı okuyor
"Alem ise sadece bu gördüklerimizle sınırlı değildir. Nasıl ki uyurken rüya âlemine gidiyor isek, ölunce de ahiret denilen başka bir âleme gideceğiz. İşte orada, o gerçek yaratıcıya inananlar, sonsuza kadar mutluluk içinde olacaklardır. Bu putlar gibi büyü ve yalanların peşinde gidenleri ise korkunç bir ateş beklemekte. Hem o ateş öyle tapınağın sahte ateşi gibi değildir. Bir kıvılcımı dünyaya değse yok eder. Ona cehennem derler."
Hey ulu Tanrım, ne büyük bir yoksulluktu bu! Ya şu kızlar, ne aptaldı hepsi, bütün gün yorgunluktan canları çıktığı halde akşam gelip, burada yeni varlıklar, yani çalışıp acı çekecek yeni et yığınları yaratıyorlardı! Karınlarını böyle yeni yeni açlarla şişirdikçe, bu işin sonu gelmeyecekti. Oysa tersine, tıpkı yaklaşan bir felaket karşısında yaptıkları gibi, bellerine egemen olmaları, uçkurlarına sıkı birer düğüm atmaları gerekmez miydi? Belki de sırf yalnız olduğu, herkes kızlı erkekli zevk peşine giderken tek başına kaldığı için aklından geçiriyordu bu karamsar düşünceleri. Havanın yumuşaklığı onu boğuyor, henüz tek tük düşen yağmur damlalarını ateş gibi yanan ellerinde hissediyordu. Evet, bütün dert işte bu yangındaydı, akıl falan kâr etmiyordu buna.
Sayfa 131Kitabı okudu
Ama şimdi yine aklımda işte lanet olsun! Sanırım benim sorunum bu. Tek tek insanlara, şeylere, alışılmış hatta kanıksanmış durumlara üzüle üzüle kafayı sıyırıp çıktım. Hata yaptım.
Reklam
Ah... Mebrure Hanım”larından biriyle başlayarak paranın sade vücudu yaşamaktan değil, kalpleri de sevmekten menettiğini ve insanların en ilâhî gayelerine kadar tasalluta muvaffak olduğunu, işte bu hâdisenin pek iyi ispat ettiği gibi, genç bir kızın akl-ı selimini, felce uğrattığını haykıra haykıra anlatmak istedi...
(Açıklamalar ve Paylaşımlar)
Kitapta bu türün yaptığı şey, yani Halk'ın mağaralarını ele geçirmek için onları sistematik biçimde öldürüp yok etmesi, gerçekten de Homo sapiens'in karakterine uyuyor. Jack Landon dünyanın bu ilk soykırımını anlatırken Homo sapiens'in diğer insan türlerini yok ettiğini bilmiyordu çünkü bilim bu tür bilgileri çok sonra ortaya çıkaracaktı. Ama 1876 doğumlu Landon, ABD'de devletin 1860'lardan 1890'lara kadar sistematik olarak sürdürdüğü Kızılderililere yönelik zorla göç ettirme ve soykırım politikasına tanık olmuş olmalı. Tahminlere göre sadece bu dönemde on binlerce ile yüz binlerce arasında değişen Kızılderilinin yok edildiğini, bazı kabilelerin tümüyle ortadan kaldırıldığını, o mağrur, kendine güvenli, doğayla barışık insanların binlerce yıldır sürdürdükleri hayat tarzına hiç uymayan yerlerde azalmış, ezilmiş, onurları kırılmış halde yaşamaya mecbur bırakıldığını görmüş ve buna tepki duymuş olmalı. (Kolomb öncesinde bugünkü ABD topraklarında 7ila 20 milyon olduğu tahmin edilen Kızılderili sayısının 1890'larda 200 bine kadar indiği düşünülüyor. Günümüzde dört milyon civarında.) London'ın 1897'de altın bulmak için gittiği Kanada ve Alaska 'da oraların Kızılderilileriyle tanıştığını, onlardan nice hikayeler dinlediğini biliyoruz. Yazdığı en güzel mücadele ve kahramanlık öykülerinden bazıları, bu hikayelerden esinlenmiştir. İşte Adem'den Önce'de Jack London'ın tüm bu kişisel tarihinin izlerine rastlıyoruz.
Sayfa 145Kitabı okudu
"Her ne ile meşgulsen onu bütün kalbin, zihnin ve bedeninle yap. İşte bu farkındalıklı bir insanın yaşam şeklidir."
Ben de bir tane bırakayım; d, g, k, o, s, s, h. :)
— İşte, dedi ve baş harflerini yazmaya başladı: b, b, o, d, y, v, b, h, z, m, y, o, z, m, o? Bu harfler şu anlama geliyordu: “Bana bu olamaz diye yanıt verdiğinizde bu hiçbir zaman mı yoksa o zaman mı olamaz?” anlamındaydı.
Reklam
Yalnız şunu iyi biliyorum ki, mutluluk konusunda kullanamam yalanı, elimde değil yapamam, başvuramam yalana; yirmi kiloluk gülleyi kaldıramayacağımı nasıl biliyorsam, bu konuda da yalan söylemeyeceğimi öylesine biliyorum işte.
Aziz ağlar, çünkü insandır, tanrı susar.İşte bu yüzden azizi sevebiliriz biz, tanrıyı değil.
Ah işte hepimizde olur bu!
İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri ama olamadıkarı "kişi" yi anlatırlar.
Bu sebeble daima şunu söylüyorum: İlim öğrenmek için çabalayın. Çünkü biz gelecekte, bu ülkede, Kitap ve sünnete dayanan bir ilim ile kendimizi donatmazsak diğer İslam ülkelerinin başına gelen şeylerin bizim de başımıza gelmesi yakındır. Şu anda bu ülke, İslam düşmanlarının yoğunlaştığı ve sakinlerini yoldan çıkarmak için oklarıyla saldırdıkları bir ülkedir. İşte bunun için ilimle silahlanın. Ta ki dininizde, bir delil üzere yaşayasınız ve Allah düşmanlarına karşı dillerinizle ve kalemlerinizle cihâd edebilesiniz.
Bilmem mi ?
YALNIZ sıfatının çoğul haline kafam bir türlü ermiyor. "Çoğulun insana hiçbir faydası yok, dörtten fazla olunca bir avuç aptalız işte" diyordu şarkısında Brassens. İnsan çoğul haldeyken genelde kaba ve fütursuz oluyor. Tekil haldeyken daha kibar ve daha az gürültücü oluyor. Bu sıfatın çoğul halini sevmesem de dişil halini seviyorum, kadın sözcüğünden önce kullanılmak ona çok yakışıyor. Yalnız kadınlar büyüleyicidir. Onların bakışlarına yerleşen hüzne hayranım. İnsan gerçekten onların yalnızlığının bir an önce sona ermesini ister. Onların yanındayken daha az yalnız olmayı ümit edebiliriz.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.