Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.2
BİR ŞEYDİ İŞTE KORKUNÇ BİR ŞEY!
Siyahı genç Johnson’un çalıştığı evde yangın çıkar ve evin küçük oğlu Jimmie’yi kurtarmak için yangının ortasına atlar. Johnson yangında yüzünü kaybeder. Başta kahraman olarak anılan Johnson, artık tanınamaz hâle gelir ve korkutucu görüntüsü yüzünden “canavar” olarak anılmaya başlar, toplumdan nefretle dışlanır.
Kitap sadece toplumun gözünden anlatılmış. Toplum yerine, Johnson’un gözünden okumayı bekliyordum açıkçası. Sonu da havada kaldı, en sevmediğim şey.. Beklentimi karşılayan bir kitap olmadı maalesef.
GECE YARISI KÜTÜPHANESİ- MATT HAİG
Günün birinde geçmişte yaptığınız yanlışları düzeltme, seçimlerinizi değiştirme imkanınız olsaydı ne yapardınız? Nora Seed'e bu imkan veriliyor. Hem de bir çok sefer...
Abisiyle konuşmayan, kedisi ölen, üstüne bir de işten kovulan Nora hayatına son vermeye karar veriyor. Ve zamanın akmadığı çok sevdiği kütüphanesinde bir çeşit yaşam paradoksuna sıkışıp kalıyor. Pişmanlıklarının yazıldığı kitabı bulunca da, daha evvel verdiği kararları değiştirip, kısa da olsa farklı hayatlar yaşamaya başlıyor.
Bir zamanlar belki de bilim insanı olmak istediniz, bir müzisyen, bir işletmeci veya kişisel gelişim uzmanı... Nora hepsini deneyimliyor.
Her deneyiminde kazançları kadar kayıpları olduğunu da görüyor. Nihayetinde en yaşanılası hayatın son vermek üzere olduğu hayat olduğundan emin oluyor.
Felsefik açıdan oldukça güçlü, hayatı sorgulatan bir kitap. İnsanın yaşamdan aldığı keyifin nelere bağlı olduğunu sorgulayan, vazgeçtiği, yaptığı yada yapmadığı, kaçırdığı, yakaladığı, olmak istediği her şey ve tabi ki hayalleri gerçekleşse nelere mal olurdu, nelere olmaz dı acaba? Tüm bu soruların cevaplarını kitapta bulabiliyorsunuz.
İngiliz edebiyatının güçlü ismi Matt Haig, ustaca kurguladığı kitabında, akıcı bir anlatım ve dinamik bir olay örgüsü kullanmış. Hayata dair çok fazla ders çıkarılabilecek, lise çağlarından itibaren de rahatça okunacak güzel bir yapıt. Herkesin kütüphanesinde mutlaka olmalı...
"Nasıl bi hayat istersen iste. Büyük düşün... istediğin her şey olabilirsin. Çünkü hayatlarından birinde zaten olmuştun." (Gece Yarısı Kütüphanesi)
Dillere destan aşk mı yoksa takıntı mı?
---Beatrice! Dante, heder oldu aşkından...
Karşı cinse duyulan aşk ne kadar büyük olabilir? Ya da karşı cinse addedilen övgünün, iltifatın düzeyi ne kadar yüksek olabilir? Fakat karşılıklı aşk yok ise yani sadece tek taraflı bir umut ve beklentiden ibaret ise bu kez ortama bazı acılar, ıstıraplar zuhur edebilir. Tıpkı 28.sayfa da kendisinin de
318 syf.
·
Puan vermedi
Hayyam, bize nasip olan şu güzel anı keşke kalkıp görebilseydin!
Kitabı elime aldım ve bir anda 14 Nisan 1912’de bir gemide buldum kendimi. Tarihsel kurguyu her zaman çok sevmişimdir ancak yazar için bunun çok zor olduğunu düşünüyorum. Tarihten birçok kişi ve olayın kurgusal karakterler ve olaylarla harmanlanması bunu yaparken de gerçekten uzaklaşmadan yapmak usta bir yazarın harcı olabilir ancak. Hatrı sayılır bir tarih bilgisi olmadan bunun altından kalkmak mümkün değil. Amin Maalouf, bu anlamda herkesin beğenisini toplamış.
Kitaba kurgusal karakterimiz Benjamin O. Lesega’in anlatımıyla başlıyoruz. Daha sonra birden neredeyse bin yıl geriye gidip Nişapurlu Ömer’in (Ömer Hayyam) Semerkant’a gelişine ve akabinde gelişen olaylara tanıklık ediyoruz. Tarihsel olarak Büyük Selçuklu Devleti’nin en parlak dönemine denk gelen bu dönemde tarihten birçok tanıdık sima karşımıza çıkıyor: Nizamülmülk ve Hasan Sabbah gibi. Kitabın ilk bölümlerinde bu üç ismin birbiriyle tanışmasından başlayarak şekillenen olaylar anlatılır. Son kısımda ise 1900’lü yılların başındaki İran’daki siyasi ortam anlatılır. Tüm kitap boyunca aradığımız ise Ömer Hayyam’ın yazması olacaktır.
Hangi olay gerçek, hangisi kurgu derken bir bakıyorsunuz bir sürü şey öğrenmişsiniz. İşte tarihsel kurgunun en sevdiğim yanı da bu: sizi araştırmaya, öğrenmeye yöneltmesi. Mesela şimdi ben Ömer Hayyam, Nizmülmülk ve Hasan Sabbah hakkında başka okumalar yapmak, onları daha yakından tanımak istiyorum ve bunu Semerkant’a borçluyum.
Tüm bunların yanı sıra oldukça akıcı, okuması kolay ve merak uyandırıcı bir kitaptı. Eğer bir süredir kitaplardan uzak kalmışsanız iyi bir dönüş kitabı olabilir, ben öyle yaptım.
Az da olsa devamlı....
Taha Kılıç'ın beni çok etkileyen kalemine bir yeni eser daha eklemiş olmak beni geliştirdi, dönüştürdü ve en önemlisi de f'arkında ol' dedi yeniden. Taha Kılıç kalemi ile tamışmam Alem-i İslam Yazıları ile olmuştu. Öylesine bağlandım, bağımlısı oldum ki hep bu kalemden çıkma eserler okumak isteğini elbette bastıramadım. Bana İslâm Âlemine bakış açısı katmışsı, gözlerimi açmış ve bir karakter inşasının taşlarından birini koymuştu bu kalem. İşte bu eser karakter inşasında pek çok taşı gediğine oturtacağına eminim. Zira her bir kısa yazı koca bir eser niteliğinde; düşündüren ve dönüştüren...
Peki sen hiç aç kaldın mı? Hadi gelin şu incelemeye bir göz atalım
Öncelikle sevgili okurlar kitabı uzun zaman önce okumuştum. Kitaptan o kadar etkilenmiş olmalıyım ki hatırlıyorum açlıktan midem kazınmıştı. Neredeyse her sayfasında 'yeter artık aldığın şu üç kuruşla da git kendine bir şeyler al ye diyordum' kitabın karakterine...
Bahsedilen açlık öyle bir açlık ki; kahramanın parmaklarını ısırıp
