Mumyalara aşık olur kimi, kimi de hortlaklara; ikisi de aynı ölçüde düşmandır ete ve kana -ah nasıl ikisi de ters gelir beğenime! Çünkü kanı severim ben. Ve herkesin tükürüp kustuğu yerde oturmak ve kalmak da istemem; işte budur benim beğenim, – hırsızların ve yalan yere yemin edenlerin arasında yaşarım daha iyi. Hiç kimse ağzında altın
Sayfa 195 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları /17.BaskıKitabı okudu
“Annelerin annesi...”
Minik ellerini öpüp kokladı okulun kapısında, telaşlı çocukların sırt çantalarından sırtına yediği darbeyi hissetmedi bile. “Allah zihin açıklığı versin,” dedi gülerek. Sel gibi akan çocuk kalabalığına karışmadan evladı. Şimdi avucunun içindeki minik eli biraz daha sıktı. “Hadi koştur Erhan'ım koştur, geç kaldık...” Beş yaşındaki Erhan'la
Reklam
Ders niteliğinde bir hikaye. Okumanızı tavsiye ederim
Okyanusta yol alan bir gemi battı . Sadece bir kişi sağ kurtuldu. Dalgalar adamı küçük ıssız bir adaya kadar sürükledi. Adam ilk günlerde kendisini kurtarması için Rabbine yalvarıp yakardı. Sonraki günlerde yardım bulurum umuduyla uzaklara bakmaya başladı. Ama ne gelen oldu ne giden. Bin bir emekle rüzgardan, yağmurdan ve vahşi hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklarından bir kulübe yaptı. Balık avlıyor, pişirip yiyor ve ufku gözlüyordu. Günler böyle geçiyordu. Yine bir gün balık avlamak için yola koyulmuştu. Döndüğünde ne görsün, tek tutunduğu dal olan tahta kulübesi alevler içerisinde cayır cayır yanıyordu. Başına gelebilecek en kötü şeydi bu. Keder ve öfke içinde donakaldı. Artık bu ıssız adada başını sokabileceği bir kulübesi bile kalmamıştı. Bu üzüntüyle, Allah'ım bunu bana neden yaptın, diye feryat etti. O geceyi Allahü Teala'ya sitemler ederek üzüntü ve keder içinde geçirdi. Ertesi sabah erken saatlerde adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı. Onu kurtarmaya geliyorlardı. Mutluluktan havalara uçacak gibiydi. Gelenlere "Benim burada olduğumu nasıl anladınız?" diye sordu. Cevap onu hem şaşırttı hem de utandırdı: ''Dumanla verdiğin işareti gördük, o işarete göre geldik. " İşte tutulan son dalın kırılması, ilahi yardımların önündeki son engelin de kalkması manasına gelir kimi zaman.
Sonun Sonsuzluğu
1 Acı, bir ırmak gibi Doluyor yüreğime Bardaktan boşanırcasına ağlamak istiyorum Beni artık ne çiçekler Ne çocuklar kurtarır Ne de o her gün Yinelenen doğum.
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle- “Bu bir Avrupalı!” Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelmiş, açılıp mahbesi,
Ayrı kalan sevgililerin vakit geçirme yolları vardır. Onların buluşmalarına, birbirlerine yazmalarına engel olunur değil mi? Ne fark eder, onlar yine de haberleşmek için sayısız yol bulurlar. Kuş sesleri, çiçek kokuları, çocukların gülüşleri, güneşin ışığı, rüzgârın esmesi, yıldız ışınları, bütün doğa onların yine de haberleşmelerine yardım eder. Niye olmasın? Aşk bütün doğaya mesajlarını iletecek ölçüde güçlüdür. Ey ilkbahar, sen benim ona yolladığım bir mektupsun! Gelecek akıl da değil, yürektedir. Sevmek; işte sonsuzluğu dolduracak biricik şey.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.