Nehir aniden bir dönemeçten savruldu ve her iki yandaki kıyılar yükseldi, Lörien'in ışıkları gizlendi. Frodo bir daha o zarif ülkeye hiç gelmedi. Yolcular artık yüzlerini önlerindeki yolculuğa çevirmişlerdi; güneş önlerindeydi, gözleri kamaşıyordu çünkü hepsinin gözleri yaşlarla doluydu. Gimli açık açık ağlamaktaydı. "En zarif olana son
DİN-YOBAZLIK: Atsız ilk olarak 1932 yılında, "Aynı tarihî yanlışlığa düşüyoruz” başlıklı yazıda din konusuna temas eder. Konuya bir tespit ve bir soruyla girer: "Bugün din hayatta birinci safta bir rol oynamıyor. Devlet dini bit kenara atmıştır. Fakat din, halk yığınları üzerindeki büyük nüfuzunu yapmakta devam ediyor. Ve Bolşevik Rusya
Reklam
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
Aziz Bey mi daha çok benziyor bana yoksa Vuslat mı? Karar vermesi oldukça güç.
Ne gelmişti ki başına? Hepsi hepsi yanlış yaşanmış bir aşktı işte. Kimin hayatında yanlış yaşanmış bir aşk yoktu ki? Ama Aziz Bey’in yanlış yaşadığı bu aşk, geriye dönüşü olmayan bir yol, bir türlü iyileşemeyen bir hastalık gibi bütün hayatına sirayet etti. . Bu gidiş, Aziz Bey’in babasıyla kavgaları, dedesinin ölümü gibi olaylar sayılmazsa,
7.cilt
İslâm büyüklerinden biri ile talebesi arasında geçen şu konuşma da bunu göstermektedir: - Şeytan seni fenalığa teşvik ederse ne yaparsın? - O duygudan kurtulmaya gayret ederim. - Şeytan aynı duyguları bir daha telkin ederse? - Yine o duygulardan kurtulmaya çalışırım. - Şeytan seni tekrar baştan çıkarmaya çalışırsa? - Ben yine ondan kurtulmaya gayret ederim. - Bu uzun iş, oğlum! Düşün, yolda giderken önüne bir koyun sürüsü çıksa, sürünün köpeği havlayarak yanına gelip sana yol vermese ne yaparsın? - Köpekle mücadele eder, yolumdan çekilmesini sağlarım. - Bu da uzun iş, evlât! Sürünün çobanından yardım iste de, köpeği yolundan çeksin.
Bir zâhid
Vaktiyle yüce gönüllü bir zahid vardı. Gece sabahlara kadar basi kesik bir mum gibi yanar, Allah, Allah der dururdu. Bu zikirden ağzı tatlılaşır. İmanın manevi balını gönül dudaklarına sunardı, Ömrü böylece akıp ebed memleketlerine doğru yol alıyordu. Derken bir gün aşağılık şeytan bu zahidi kıskandı ve ona gelip: - Ey geveze adam, dedi. "Bunca zaman Allah diyor- sun Söyle bana. O'nun sana Lebbeyk dediğini hiç duyur mu? A adam! Sana O'ndan bir cevap bile gelmiyor. Böyle utanmadan hangi yüzle Allah deyip duracaksın? Zahid'in gönlüne acılar birden doldu. Garip gönlü kırıldı. Başını yere koyup kendinden geçti. Bir zaman sonra rüyasında yeşiller giyinmiş bir halde Hızır'ı (a.s.) gördü. Nur yüzlü Hızır ona hitap etti: Kendine gel! Neden zikirden vazgeçtin? Zahid boynunu büküp usulca fısıldadı: - Bunca zaman Allah'ı zikrediyorum. O'ndan bana cevap olarak bir kerecik Lebbeyk sesi gelmiyor! Ey gönlü yaralı adam! İş senin zannettiğin gibi değil. Senin Allah demen, Allah'ın sana "Lebbeyk!" demesidir işte. Hilebaz şeytanın kıskançlığı yine üstündeydi bugün. Seni kıskandı ve sana bu oyunu oynadı. Sen hiç durmadan Allah de ki, o düşman hasedinden çatlasın!
Reklam
ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
1950'lerdeki kalem kavgaları: 1950'lerde Atsız'ın üç polemik yazısı vardır. "Faruk Nafize Bir İhtar” başlığını taşıyan yazı, 9 Şubat 1951 tarihli Orkun'un 19. sayısında; "Yalan” başlıklı yazı, 25 Mayıs 1951 tarihli Orkun'un 34. sayısında çıkmıştır. 1956'da da Ocak gazetesinde Nurettin Topçu'ya karşı bir
ATSIZ'DA TÜRK-TÜRKÇÜLÜK-MİLLİYETÇİLİK: 1943 yılındaki En Sinsi Tehlike broşüründe "Siyasî, içtimaî mezhebim Türkçülüktür." (Atsız 1992: 68) diyen Atsız'ın Türkçülüğüne geçmeden önce onun genel olarak "milliyetçilik” hakkındaki düşüncesini aktarmak doğru olacaktır. Ona göre milliyetçilik sosyal bir kanundur: "Tarihin
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.