Her duygu güzel seni esir almadığı sürece.
Bazı şeyleri çok istedim, gerçekten istedim. Sonuna kadar cesaretle istedim ve olmadı. Önceleri “neden x’in başına geliyor da benim başıma gelmiyor?” diyordum, bu çok acı bir kıyas cümlesi. Sonraları “herkesin yazısı ayrı” diyebilmeyi başardım. Ama şimdi... bazı şeyleri ben olduramamışım gibi hissediyorum. Sanki çok kritik bir hata yapmışım da tüm bonuslar gitmiş elimden gibi. İnanın her tür insanla karşılaştım, canilerle bile. Hırsızı, tecavüzcüsü, yalancısı, iyi aile çocuğu, safı, salağı, müzisyeni, yazarı, oyuncusu, ünlüsü, ünsüzü. Bunca geniş çevre ve bunca geniş skala içinde her gözde aynı yansımayı gördüm. Ve hayat geçti. Bazı şeyleri konuşmak için çok geç, bazı şeyleri istemek için bile çok geç. Buruk bir gülümseme yapışır yüzünüze hüzün icerir yüzünüzün kıvrımları. Sevgilim olan kadınlardan biriyle bile “ulan çok mutlu olabilirdik, nasıl harcadık o şansı?” demiyorum sonuçta kadere aşırı inanırım. Çünkü ayrılıklara üzülmüyorum kader gerçek nasip için yolumda olan pislikleri temizliyor biliyorum. Hepimizin en büyük sorunlarından biri geç kalmışlık hissi; aslında yapmak zorunda olmadığımız şeyleri yapamadığımız için garip bir eziklikle yaşamaya çalışıyoruz ve hayat bu ezilmiş yürekle yaşamak için fazla kısa. Artık “neden?” demediğinde bir seviye atlıyorsun, ama asıl seviyeyi “hiç gerçekleşmeden öleceğini” bildiğin şeyleri kabul ederken atlayacağını bilemiyorsun. Ve sanırım bu sürecin en sert olduğu yerdeyim ben şimdi.İstediğim ve istemediğim şeyleri söyleyecek cesareti taşıdığım için kendimi kutluyorum.
A. Karaçay