"
Artık önümde olandan kaçabilmek için durmak,geri dönmek,hayatın,mutluluğun çürüyüşünün kaçınılmazlığını,acının ve ölümün tek gerçek olduğunu görmek için gözlerimi kapamak yoktu.
"
...Bende cevaplar aramaya başladım.Sorular çok saçma,basit,çocukça sorular gibi görünüyordu.Fakat elimi atıp cevaplandırmayı denediğim an bu soruların çocukça,saçma değil de var olan en yaşamsal hatta derin sorular olduğuna ne kadar uğraşırsam uğraşayım bunlara cevap bulamayacağıma emin oldum.
"Ölümcül bir hastalığa yakalanmış herkesin başına gelen şey benim başıma da geldi. Öncelikle hasta genellikle göz ardı edeceği önemli sayılmayacak keyifsizlik belirtileriyle karşılaşır, sonra belirtiler sürekli bir ızdıraba dönüşecek kadar sıklaşır. Acı artar, hasta daha ne olduğunu anlamadan önemsiz bir rahatsızlık olarak gördüğü şeyin kendisi için dünyadaki en önemli konu olan ölüm olduğunu keşfeder."
"
Kararlarım neyin doğru neyin yanlış olduğuna dayanmalıydı ; insanların söylediklerine, yaptıklarına değil.Gelişmeye göre değil kendi kalbime göre kararlar vermeliydim.
İşte burada, talihli adam olan ben, halatı her gece yalnız kaldığım odamdan dışarı taşıyordum ki kıyafetlerimi değiştirirken kendimi asmaya kalkmayayım.
"
İçimde bulunduğum durumu anlayamıyordum.
Sadece arada sırada duygularım,aklım değil,insanların kendi hayatlarına olan bilgisizliklerinden saklanmalarına,çağın yaygın hurafesine başkaldırıyordu.
"
Yaşayan her birey gibi, nasıl daha iyi yaşayabileceğime dair sorular beni perişan ediyordu. Sorulara cevaben kişinin gelişmeye uygun olarak yaşaması gerektiğini söylerken, dalgaların ve rüzgârın etkisinde çaresizce savrulan bir botta
"Dümeni nereye kırmalıyız?" gibi mühim bir soruya
"Bir yerlere savruluyoruz." cevabını veriyor olduğumu hâlâ anlamamıştım.
"
Artık bizimle tımarhanede yaşayan insanlar arasında bir fark olmadığı çok açık, o dönem bundan sadece belli belirsiz bir şüphe duyuyordum. Tüm deliler gibi, ben hariç herkesin deli olduğunu düşünüyordum.
"
Hiçbir şey bilmediğimizi, hayattaki en basit soru olan neyin doğru neyin yanlış olduğunu dahi bilmediğimizi göz ardı ederek birbirimizi dinlemeden konuşmaya devam ettik.