İttihat ve Terakki baş tanımıyordu. Gösterişe, üstünlüğe, şahsi teferrüt (benzersizlik) ve temayüze (sivrilmeye) düşmandı. İttihat ve Terakki kendi azalarını ve fertleri değil, vatanı yükseltmeye azmetmişti.
“İttihat ve Terakki Cemiyeti 1906'nın başlarında Dr. Bahaeddin Şakir tarafından yeniden yapılandırılırken eski tip ve hantal görünümünden kurtuldu. Bahaeddin Şakir yeniden yaptığı organizasyonda Makedonya'da faaliyet gösteren Yunan komiteleriyle Ermeni Daşnaksutyun örgütlerinin yapılarını inceleyerek yeni bir model oluşturdu. Bu araştırmaların ışında Cemiyete yeni bir nizamnâme hazırladı ve bu 1906'da Kahire'de basıldı. Cemiyetin bünyesinde artık; heyeti merkeziyenin yanı sıra, iç işleri, dış işleri, hesap işleri ve yazı işleri şeklinde birimler oluşturuldu.”
Sayfa 105Kitabı okudu
Reklam
İttihat ve Terakki paylaşılmak üzere olan bir vatanı kurtarmak için milletin içinde vücut bulmuş bir isyan ve fedakarlık mahsulü idi. Kendisini kurtarmak isteyen Türk, İttihat ve Terakki bayrağı altında toplanıyordu.
Enver'in kemikleri 1996' da çıkartıldı ve İttihat ve Terakki iktidarını 1909 yılında yeniden kurmak isterken öldürülen askerlerin gömüldüğü İstanbul'daki Abide-i Hürriyet anıtına taşındı.
Türkocağı baştan sona, İttihat ve Terakki'nin ve bu arada Enver Paşa'nın, maddi, manevi yardımı altında gelişti.
Sayfa 427Kitabı okudu
O tarihte iç bölgelerde gizlenmekte olan, yerel İttihat ve Terakki lideri Celal (Bayar) , görgü tanıklarına dayanarak, Aziz adında bir milliyetçi Türk sivil tarafından ateş edildiğini yazıyor ( Ben de Yazdım, 1796- 7). İlk kurşunun atılması onuru ayrıca Hasan Tahsin adlı bir Türk gazetecisine de verilmiştir, (Tekeli ve İlkin, 76). Hasan Tahsin, sahte bir isimle çalışan eski bir Teşkilat-ı Mahsusa ajanıydı ve işgalin hemen öncesinde direnişi başlatma çağrısı yapmıştı, (Tekeli ve İlkin, 72).
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.