315 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Oldukça güzel bir araştırma eseri. İttihat ve Terakki cemiyetinin silahşoru Yakub Cemil ve sonrasında iki kuşak altındaki MİT görevlisinin ki takma adı da aynıdır hayat ve meslek hikayelerinin anlatıldığı bir kitap. Asala ile olan savaş ve dünya savaşı öncesi İstanbul'da yaşananların anlatıldığı güzel bir eser. Bir geçmişe bir de geleceğe giderek 80 yılın panaromasını hoş bir şekilde önümüze getiriyor. Mutlaka okunması gerekenlerden.
Teşkilatın İki Silahşoru
Teşkilatın İki SilahşoruSoner Yalçın · Doğan Kitapçılık · 20101,692 okunma
608 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Daha önceleri sekiz cilt altında toplanan Kutsal İsyan, şimdi beş ciltte indirilmiş lakin sayfalar arttırılmıştır. Sitemizde her bir cilt ayrı bir kitap olarak algılanmış, oysa ki Milli Kurtuluş Savaşının Gerçek hikayesi (kitabın bir diğer adı da bu) bir bütün olarak ele alınan bir ulusun gerçek kahramanlık hikayesini ayrıştıramayız, bir
Kutsal İsyan - 3
Kutsal İsyan - 3Hasan İzzettin Dinamo · Tekin Yayınevi · 199085 okunma
Reklam
Özellikle Müslüman Arnavutların hemen hepsi Bektaşiydi. Bizi gönülden, yürekten destekliyorlardı. Talat Bey gibi İttihat ve Terakki'nin önde gelen bazı isimlerinin Bektaşi olmalarının da bunda rolü vardı. Tikveş'te Mustafa Kemal (Atatürk) Bey'le buluştuk. Bize cemiyetin verdiği genel yetkileri kapsayan bir mektup getirmişti. Gece yarısına kadar bütün meseleleri konuşmuştuk. Hepimizin fikri aynıydı: Ya hürriyet, ya ölüm!
Abdülhamid bu istekleri hemen kabul etmişti. Bölgeye Osmanlı umum müfettişi olarak Hüseyin Hilmi Paşa gönderilmişti. Paşa gelir gelmez ne yapmıştı dersiniz?.. Biz Türk zabitleriyle uğraşmaya başlamıştı… Paşa, Bulgar, Yunan, Arnavut, Sırp komitacılarıyla uğraşma yerine İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerinin peşine düşmüştü. Yıldız Sarayı, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni, hayatı için en tehlikeli varlık görüyordu. Ama Zatı Şahane bilmiyordu ki, artık uyanmıştık. Biz Osmanlı zabitleri artık Zatı Şahane’nin emir kulları değildik. Onun her isteğine köleler gibi gözü kapalı boyun eğemezdik… Artık kul olmak istiyorduk…
Bir gün koyu bir " İttihatçı ", " Ne varmış efendim ? İttihat ve Terakki memleketi daima Mebusan Meclisi ile idare etti " deyince Celâl Bey " Doğru, mebuslar vardı " diyerek karşılık vermişti. " Ama onlar, seçim değil tayinle geldikleri için mebus değillerdi. Mesela testinin de ağazı var, konuşuyor mu ? Masanın da ayağı var, yürüyor mu ? .. "
20. yüzyılın başlangıcında, İttihat ve Terakki'nin Avrupa'dan devşirdiği Sosyal Darwinizm fikriyatı, oradan Cumhuriyetin Türk milliyetçiliğine miras kalır. Tek parti ideolojisinin bu mirastan önemli ölçüde pay aldığı, fakat ittihatçılara nazaran daha gerçekçi olduğu ve sınırlarını bildiği söylenebilir...Zaten 1924 Anayasası, bunun çok net bir örneğidir. Bu anayasaya göre, bütün temel haklar Türklere aittir. Fakat bundan faydalananlar devlet sınırları içinde yaşayan sıradan Türk'ten çok dönemin tasavvuruna uyan labaratuvar Türkü ve pek tabii ki kendini devletin sahibi gören bürokrasidir.
Sayfa 189Kitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.