Sıradaki kitabım, ben gibi sıkı kahve tiryakileri için! Neden böyle bir kitabı okuma gereksinimi duyduğumu, Selim İleri'nin adeta beni tanımlayan şu cümleleri ile açıklamak istiyorum:
"Kahveyi sevenler, sadece kendisini değil, kokusundan alet ve edevatına, sohbetinden edebiyatına kadar her şeyini sever, iyi kahve içebilmek için cefa çekmeyi
Siyonizm İdeali Peşinde Koşan Bir Hahambaşı
Kitabın Yazılış Amacına Dair
Yazar Hüseyin Serkan Elönü, yazdığı “Haim Nahum” adlı kitabın önsözünde fikir, düşünce olarak yazma niyetini şöyle anlatmıştır: “Dinimizin ve ülkemizin kahramanları hakkında tonlarca kitap bulunurken İslam düşmanları hakkında ciddi eser maalesef bulamıyoruz.” Elönü, büyük
Kulunuzdan Gayrısı İttihatçıdır
Yıl 1908. Şemsi Paşa, Manastır postanesinden çıkar. İttihat ve Terakki Cemiyetinin bir fedaisi: Mülazım Atıf Efendi. Ve eli tetiktedir, kalabalıkları delen bir kurşunla II. Abdülhamid’in görevlendirdiği Şemsi Paşa’ya gelir ve ölür. Herkesin ateşten bir gömleğin giydiği, entrikaların yaşandığı, fedailerin kol
Musul ve çevresindeki petrol alanlarının gerçek sahibi Abdülhamit’ti.
ittihatçılar elinden aldılar mülkiyetini...
Biz, bunu olup bitti de sayabiliriz.
Barışta bu topraklar mutlaka sınırlarınızın dışında kalacak...
Kılıç hakkının ne demek olduğunu siz Osmanlılar iyi bilirsiniz. Hiçbir şey ödememek de mümkündü.
Fakat İngiliz İmparatorluğu, eski düşmanlarının mülkiyet haklarına bile saygılıdır.
Milliyet Gazetesi’nde 12 Ocak-26 Ocak 1992 tarihleri arasında İzmir suikastı teşebbüsü, Uğur Mumcu tarafından ilk kez açıklanan belgeleri ile “Gazi Paşaya Suikast” yazı dizisi olarak yayınlanmış ve sonrasında kitap haline getirilmiştir.
Kitapta öncelikle tutuklamalar, yöneltilen suçlamalar, itiraflar, savunmalar ve sanıkların karşılıklı
"Ben, vatan için, vatanın her zerresi için bütün kuvvetiyle, ölünceye kadar çalışacak bir makine olmak istiyorum. Ne yapayım, bir defa vatanı her şeyden, herkesten fazla sevdim. Ona ebediyyen sadık kalacağım."
Sorgulandılar, yargılandılar, sürgün edildiler, kaçtılar, sui-kasta kurban gittiler.
Ve idam edildiler.
Bir gün bile kahretmediler.
Sonuçta hayatta kalmayı sadece bir avucu becerebildi.
Gerçek bir kaybedenlerin öyküsü...
İkinci kitapta İttihatçılar'ın faaliyetleri, 2. Meşrutiyet'in ilanı, 31 Mart Olayı anlatılıyor. Bütün bunları Tarih dersinde anlatıldığı kadar biliyordum. O dönemde yaşamış ve işin içinde olan bir kişiden okumak çok fayda sağladı. Her ne kadar 31 Mart Olayı sırasında kendisi İtalya Askeri Ataşeliği görevinde olsa da olayları yakından
“Bir gün beni sokakta vuracaklar; alnımdan kan akacak, yere serileceğim. Yatakta ölmek nasip olmayacak. Ziyanı yok, varsın vursunlar; benim ölümümle vatan bir şey kaybedecek değildir. Bir Talat gider, bin Talat yetişir.”
-